Kategoriler
Uncategorized

Pre.SIT

“…Geleceğe uzanan noktaları geçmişe bakmadan birleştiremezsiniz (SJobs);Bugün, dünden güç alarak yarınlara uzanır (DCDeniz); …Ne kadar geriye bakarsanız o kadar ileriyi görürsünüz (WChurcill)…”

Hey gidi günler hey ! Öyle bir geçer zaman ki hasreti içimde baki…

Merhaba

Altı ay geçmiş aradan. Ne ben bir şey yazmışım, ne de bir başka dostum “Borzemliler org” da yayımlansın diye bir istekte bulunmuş. Laf aramızda blogumuz dışında hiçbir etkinliğimiz de olmadı aradan geçen bir yılı aşkın sürede. Yönetime nasıl geldiğimiz ve neden geldiğimiz de hepinizce iyi biliniyor. Genel kurul toplantısında “fesih” maddesini görünce rahmetli müdürümüz ve derneğimizin kurucusu Dr.Türkoğlu‘nun kemikleri sızlamasın diye görevi üstlendik. Başta Seher hanım olmak üzere yönetimdeki arkadaşlarıma en azından yasal zorunlukları yerine getirmede gösterdikleri duyarlılık için teşekkür ediyorum.

Neden şimdi bu yazı ?

Pandeminin kısıtlarına sığınıp sessiz sedasız süremizi doldurmaya çalışırken beni sevindiren bir telefon ve bir mektup aldım. Grubumuzda benim dışımda bilgi, deneyim ve anılarının öyküleriyle dünden yarına uzanan sürecin bugününe katkı sağlayan bir yayın yapma isteği geldi; sevincim heyecana dönüştü. Peşinen teşekkür ediyorum.

Bugün söz konusu dökümanı yayına hazırlamak için belli bir aşamaya geldik. Redakte etme ve editleme için biraz daha zamana gereksinim duyuyoruz. Bu yazıdan amacım, sevincimi ifade etmek, müjdelemek ve teşekkür etmektir.

Yazıyı ve yazarını sonraki yazıda göreceksiniz. Kendisi 1964 EÜZiraat Fakültesi mezunu. Tüm meslek yaşamı Enstitümüzde geçmiş (1966-2000). Ustalık yolculuklarına ABD deki eğitimlerini de katarak özgün yolunu çizmiş, bu yoldaki yoldaşını seçmiş. Emekli olmuş ve aradan yirmi yıl geçmesine rağmen yine uzmanlık alanındaki deneyimleriyle yinelenen çalışmalara katkısı için çağrı almış. Davete icabet etmiş ve umuyorum ki bu yolda görüşleriyle yeni çalışmalara hız kazandıracaktır. Şimdilik isim vermeyeyim ve azıcık gizem girsin sözcüklerin arasına.

Önceki altı yazımın son paragraflarından kısa alıntılar yapıp yeni yayını bekleme sürecinde ilişkileri sıcak tutmaya çalışayım.

  1. Bilmek Yapabilmektir (12.01.2022): Konyalı Mehmet’in öyküsü; bu öykü mesaj doludur. Bu öyküden sonra hep kendimi sorgulamışımdır: “Ankara’nın nerde olduğunu bilmek mi; yoksa Ankara’ya gidebilmek mi daha önemlidir ?“ Bu sınavdan çıkardığım ders “Bilmek, yapabilmektir”. Ankara’nın nerede olduğunu bilip de Ankara’ya gidemiyorsan bu bilginin sana ne yararı olacaktır ?
  2. Kırmızı Tulum (14.01.2022): Sözün özü; tulumbayı tek başına sırtlamak için gerekli olan güç sizdedir. Bunun için, kendinizi sorgulayın. Sahip olduğunuz değerlerin farkına varın. Farkındalığınızı geliştirin. Farkındalığınız gelişirse; daha fazla seçenek olduğunu görürsünüz. Farkındalığınız gelişirse daha fazla seçenek içinden daha doğru seçimler yaparsınız. Daha doğru seçimlerle daha iyi sonuçlar alırsınız. Siz yeter ki isteyin. Güç sizde…
  3. Beyaz Kitap (17.01.2022): Sunumumda son slayt olarak adına “Alicante Horozu” koyduğum bir karikatürü göstermiştim. İzleyenlerin sessizliğini, tepkisizliğini görünce şok olmuştum. O andaki belki beş saniye bana yıllar gibi uzun gelmişti. Daha sonra alkışlar ve kutlamalar kariyer yolculuğumu belirleyen köşe taşı oldu Alicante IPM Toplantısı. Daha sonra İsviçre destekli sekiz “FST (Farmer Support Team/Çiftçi Destek Ekibi)” projemin oluşuna kapı açtı Alicante ve ertesi yıl Budapeşte’de yapılan IPM toplantıları. Buna ait yazımı blogumda (www.copcu.com) okuyabilirsiniz
  4. Firmacılarımız (21.01.2022): Sözün özü; kendinizi sorgularsanız sahip olduğunuz değerlerin farkına varırsınız. Farkındalığınız gelişirse daha fazla seçenek olduğunu görürsünüz. Yeri ve zamanı gelince, bilgi, beceri ve tutumlar olgunlaşınca önünüze yeni bir kapı açılır. Benim de açıldı. Ani bir kararla iki gün içinde ben de firmacı oldum. Kamuda ya da özel sektörde olmanız fark etmiyor. İki taraf da örneğin “IPM” den söz ederken önemli olan teoriden pratiğe geçebiliyorsanız; “bilmek yapabilmektir” sözüne inanıp da olumlu bir sonuç yaratmaya katkı sağlıyorsanız yolunuz açık ve aydınlık olsun.
  5. 91nci Yıl (15.02.2022): Yazımı rahmetli müdürlerim ve yönetimlerinde yaşadığım on altı yılın anılarıyla öykülendirip Necati Kaşkaloğlu, Dr.Kazım Türkoğlu ve Dr.Coşkun Saydam‘ı da yad etmek için sürdürmek istiyordum. Ancak bir blog yazısına sığmayacak uzunlukta olacağı için şimdilik, bugün için, 15 Şubat 2022 tarihinin önemi ile burada rahmetli Nihat beyin belleğimdeki anılarıyla sonlandırıyorum. Rahmetli olan enstitümün tüm yönetici ve çalışanlarını şükranla anıyorum ve daha nice yıllarda Enstitümün tarıma katkılarını artırarak sürdürmesi dileği ile sağlık ve esenlik içinde enstitü müdürüm Dr.Tevfik Turanlı‘dan gelecek müjdeli haberle en kısa zamanda görüşebilmeyi umuyorum. Borzemliller sayfamıza katkılarınız bekliyorum.
  6. +IPM+ (11.03.2022): Uzayan sözün kısa özü; yazıma biraz uzunca bir video ekledim ve diyorum ki, siz yeter ki isteyin. Size hiçbir dilek verilmemiştir ki, gerçekleştirmek için gerekli olan güç de beraberinde verilmemiş olsun. Güç sizde. Bu dünya GAT Dünyası; ver ki alasın… acta non verba / laf değil eylem. Lütfen sorularınız olursa çekinmeden sorun. Katkılarınız ise beni sevindirir. Umarım bu yazımdan “öykülerin gücü” adına bir iz kalır belleğinizde. Sağlık ve esenlik dileklerimle yolunuz açık ve aydınlık olsun.

Ve dediğim gibi bir telefon mesajı ve sonrasında içtenlikle paylaşılan yirmi sayfaya yakın el yazısı ve özgün fotoğraflar. Yarım asırlık meslek yaşamının odağına yerleşen konu, oluşturduğu zararla “düşman” ve çözüm için sağladığı olanaklarla “dost” olarak tanımlanan (bu bir espri, bir ironi) yakışıklı bir böceğin seks yaşamı dahil başına gelenler. Kanadına tutunan araştırmacımızı Hawai’den Japonya’ya, Portekiz’den Malezya’ya ve daha pekçok ülkeye götürüyor. Her kişiye nasip olmaz kamu-özel sektör işbirliği içinde böyle uzun soluklu bir çalışma. On yıllık çalışmalar sonunda “tamam” denilip uygulamaya aktarılması ve soruna çözüm olması beklenirken; sürpriz bir “devam” kararı çıkınca hissedilen “haksızlık” yıllar sonra aynı konuda yeniden ciddi adımlar atılmasına neden oluyor. Acaba bu kez sorun kökten çözüme ulaşacak mı ? Araştırıcımız neden böyle bir yazıyı ve neden şimdi yazmayı, yayınlamayı, paylaşmayı yararlı görmüştür ? Bu soruyu kendisi açık yüreklilikle yanıtlamaktadır.

Kimi zaman öylesine iz bırakan rastgelişler vardır ki şaşırmak için Türk olmak gerekmez. Örneğin İzmir’de ön çalışmaların yapıldığı yerin adı ile, Japonya’daki hava limanının adının tümüyle aynı oluşu tamamen bir rastgeliştir ve bunu bizzat gören Japonlar hayret içinde kalmışlardır. Peki buna şaşıran Japonların İzmir’de ne işi vardır; Kapadokya’daki peri bacalarını yerli hainler yıkmadan görmek yerine ?

Şimdi 1986 yılına ait mesleki ve enstitümle ilgili bir anıma yer vermek istiyorum. İlk anda yazımın amacıyla uyumsuz gibi görünse de daha sonra ikisi arasındaki benzerliği “kırılma noktası” ile açıklayacağım.

Özel sektöre geçtiğim ilk yıl ve Bağda Külleme (Uncinula necator) mücadelesi için bir fungusitin ruhsatlandırılması görevim var. Usulüne uygun başvurular yapılmış; konu uzmanı deneme yapmayı kabullenmiş ve ilacı firmasının önerdiği doz ve aralıklarla uygulayıp olumlu raporunu yazıp Enstitü Araştırma Komitesine sunmuş. Komite çiftçi koşulları için belirtilen talimatlardaki yönteme göre yapılmadığı için çalışmanın bir yıl daha tekrarlanmasına karar vermiş. Komiteye ilacın sahibi firma (firmacı) girmediği için kararın hatalı olduğu doğal olarak savunulamamış. Firma için ciddi bir kayıp bir yıl daha beklemek; çünkü diğer rakip firmalar benzer yapıdaki ve etki mekanizmasındaki ilaçlarını beş yıl önce pazara sokmuşlar. Pazar ballı. Geç kalmamak önemli. Firma(cı) çözümü “Çalışma Grubu“nda bulur ve bir yıl daha denemek gerekmediği kararı ile ilaç kullanım iznini alır.

Komitenin aldığı karar neden hatalıydı ? sorusu olursa onu da bir başka yazıda açıklarım ya da doğruca sorarsanız yanıtlarım. Şimdilik bu kadarla kalsın öyküm. Peki “pek yakında” yayınlanacak olan yazı ile bunun ne ilgisi var ? derseniz,

Öyle bir deneme düşünün ki; kullanılan materyal yüz yirmi dört tonu aşkın greyfurt ve yine yüz yirmi üç tonu aşkın limon olsun ve bunu nasıl başardıysanız bir özel sektör deposunda yapıyorsunuz. Sonuçlandırıyorsunuz. Yüzde yüze yakın etkili buluyorsunuz. Raporluyorsunuz. Raporu okuyan Japonlar bu etkiyi görüyor, anlıyor, inanıyor ve fakat küçük bir itirazları var: “Meyve içi sıcaklığını bakır iletkenli sensörlerle ölçmüşsünüz; halbuki Platin olmalı. Bu nedenle denemeyi bir yıl daha tekrarlayın”. Eyvah ki ne eyvah ! Hem elinizde, ülkenizde o aşamada istenen Platin iletkenler yok hem de kamu-özel sektör ilişkisinde bu çapta bir denemeyi yineleme olanağınız (gücünüz) yok ve “kırılma noktası“.

Her neyse ! Heyecanla bekliyorum ve hepinizden öykülerinizle zenginleşmiş mesleki bilgi ve deneyimlerinizi blogumuzda yayınlamak için, yayınlanmasına yardımcı olmak için hazırım.

Lütfen sorunuz olursa çekinmeden sorunuz (0530 373 2761). Yolunuz açık ve aydınlık olsun; sağlık ve esenlik dileklerimle.

Doç.Dr.Mustafa Copcu

Dernek Başkanı

(*): Yazımın başlığı neden “Pre.SIT” daha sonra açıklayacağım; ya da beklediğim yazı yayınlanınca anlayacaksınız.