“Bugün, dünden güç alarak, yarınlara uzanır”
Dr.Aydın Zümreoğlu
Yarım Asırlık Beraberlik (AZ & AMS)
Özellikle Ege Bölgesi mandarin üreticileri tarafından Akdeniz Sineği olarak bilinen Akdeniz meyvesineği (AMS; Mediterranean Fruitfly kısaca Medfly; Ceratitis capitata Wied) dünyanın ve ülkemizin en önemli turunçgil ve meyve zararlılarından biridir. Dünyada, tropik ve subtropik bölgelere yayılmış olup 40 ı birinci derecede olmak üzere 120 adet bitki konukçusu olduğu saptanmıştır. Ülkemizde Ege ve Akdeniz sahil şeridi boyunca devamlı yaşamakta olup 17 si birinci derecede 21 konukçusu kaydedilmiştir. Geniş bir coğrafi alana yayılması, çok sayıda döl vermesi, yayılma ve uçuş yeteneği, çok sayıda konukçuya sahip olması ve yeni konukçu bulabilme özellikleriyle ekolojik olarak (r) stratejik bir tür olarak tanımlanmıştır.

Ana vatanı Afrika’nın kuzeyi ve Akdeniz kıyıları olarak bilinen bu zararlı, bir yüzyılı aşkın yaşamını sürdürmektedir. Meyveleri kurtlandırarak kalitelerinin bozulmasına, yumuşamasına ve dökülmesine neden olan AMS ne karşı başlangıçta sınırlı sayıda insektisit ile kaplama ilaçlama şeklinde yapılan kimyasal mücadele, Meyve sineklerinin (Diptera-Tephridae) fermente şeker ve hidrolize protein karışımı kimyasallar tarafından cezbedildiğinin belirlenmesinden sonra “insektisit+cezbedici” kombinasyonu ile havadan ULV (Ultra Low Volume) ve yerden “kısmî dal ilaçlaması” şeklinde mücadele yapılmıştır. Bu kimyasal mücadele yöntemi hâlâ başarıyla sürdürülmesine rağmen her zaman tam bir sonuç vermeyebilir. AMS’nin bir dış karantina zararlısı olması ve gümrük kapılarında toleransı olmaması nedenleriyle diğer turunçgil üreticisi ülkelerle rekabet edebilmek amacıyla daha etkili ve daha güvenilir alternatif mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi zorunlu olmuştur.
Alternatif Mücadele Yöntemi Arayışları ve SIT
Bu yöntemlerden AMS için en yaygın kullanılanlardan biri, başlangıçta “Genetik Mücadele”, sonraları “Biyoteknik Mücadele” kapsamı altında isimlendirilen “Kısır Böcek Salma Tekniği / Sterile Insect Technique (SIT)” olmuştur. SIT, şu espriye dayanmaktadır: Laboratuvar koşullarında kitle üretimi (milyon) mümkün olan zararlıların; iyonize radyasyon ile kısırlaştırılıp, uygun bir yöntemle doğal populasyon içine salınmasıyla kısır erkeklerin doğadaki dişilerle çiftleşmesi sonucu, yeni bir nesil meydana gelmeyeceğinden bu işlemin devamlı uygulanması sonucu doğal populasyon baskı altına alınıp sonuçta eradike edilebilecek olmasıdır, SIT’in esası…
Burgu Kurdu’ndan AMS’ne
Bu yöntem ilk kez ABD de sığırlarda ve bazı büyükbaş hayvanlarda zarar yapan Sığır Burgu Kurdu (Screw Worm Fly; Cochliomyla hominivorox Cog.)na karşı yapılan önçalışmalar sonucu başarılı olmuş ve uygulanmıştır. Zararlının populasyon dinamiği üzerinde yapılan çalışmalar sonucu üreme potansiyeline bağlı olarak populasyon yoğunluğunda çok değişik farklılıklar gözlenmiş ve teorik populasyon hesaplamalarıyla zararlının üreme potansiyeline müdahale edildiği takdirde populasyon yoğunluğunun düşürülebileceği ve hatta zararlının tamamen eradike edilebileceği kanısına varılmıştır.
...Ve Sorular, Sorular (Kritik Başarı Faktörleri)
Ancak zararlının üreme potansiyeline nasıl müdahale edilecekti ? Araç ne olmalıydı ? Konu bir müddet teorik özelliğini korumuş ancak belirli bir süre sonra genetikçi Mueller’in X ışınları ile Drosophila sp. üzerinde yaptığı mutasyon ve kromozom çalışmaları sonucu böcekte kısırlık meydana gelmesi, beklenen aracın bulunmasına neden olmuştur. Bu araç radyasyondu. Bugün alternatif mücadele yöntemlerinin en güncel konularından biri olan “Kısır Böcek Salma Tekniği (SIT) böylece doğmuş oldu.
Sığır Burgu Kurdu’na karşı ilk kez Curacao (Karayipler) adasında yapılan uygulamaların olumlu sonuçlar vermesinden sonra geniş saha uygulamalarıyla zararlı ABD’nin güneybatı eyaletleriyle ile Meksika’dan tamamen eradike edilmiştir. Uygulamaların bu başarılı sonuçlarından sonra gözler meyve sineklerine çevrilmiş, özellikle AMS birinci hedef olmuştur. Zararlının laboratuvar koşullarında ekonomik bir kitle üretiminin (milyon) mümkün olması, uygulanan kısırlaştırıcı dozun eşey hücreleri dışında somatik hücrelerde belirgin bir zarara neden olmaması, ışınlanan pupalardan çıkan erginlerin doğada biyo-ekolojik özelliklerini sürdürmesi, tekniğin umutvar olmasına neden olmuştur. Örnek olarak ABD’lerinde Kaliforniya ve Florida, Meksika, Arjantin, Capri (Italya), İspanya ve Guatamela’da yapılan çalışmaları belirtebiliriz. Guatamela’daki uygulamalar halen sürmektedir.
Sadece Kısır Erkek Salımı; kolay mı ? (GSS)
SIT uygulamalarını ana hatlarıyla belirttik; ancak biraz daha detay görelim bakalım. O kadar kolay mı ? Değil tabii; önce milyonlarca sineği laboratuvar koşullarında üreteceksin. Erginleri (erkekleri), yüksek oranda (yüzde yüz ve ona yakın) kısırlaştıracak dozu belirleyeceksin. Saptanan bu dozun ışınlanmamış bireylerin sahip olduğu biyolojik özelliklerine (somatik hücrelere) minimum etkili olmasını bekleyeceksin. Bu amaçla ergin çıkışından 1-2 gün önce belirlenen dozla ışınlanmış pupalardan çıkan erginlerin açılma yüzdesi, uçma kabiliyetleri, hayatta kalma süresi, oluşan kısırlık yüzdesi, feromen üretme, çiftleşme ve cinsel rekabet kabiliyetlerine ait kalite parametrelerini saptayacaksın. Buna ek olarak, ışınlanmış bireyleri doğaya salma yöntemi ve bu periyotta yapılan çalışmalar da ayrı bir çalışma konusu olarak çok önemli. Burada aklımıza şöyle bir soru gelebilir: Doğaya hem erkek hem de dişi bireyleri içeren ışınlanmış populasyonu salıyoruz. Bu bir sorun mu ? Burada beklenen, salınan kısır erkeklerin populasyonda doğal olarak bulunan fertil dişi bireylerle çiftleşmesidir. Ancak salınan populasyonda az da olsa bulunan kısır dişiler de- her ne kadar döllenmiş yumurta meydana getirmese de- populasyondaki erkeklerle çiftleşecektir. Buna ilave olarak salınan populasyona ait kısır dişiler yumurtlama refleksiyle meyvelerde istenmeyen vuruk delikler açarak meyve kalitesini bozabilecektir. Bu amaçla sadece kısır erkeklerin salınması amacıyla bazı genetik mekanizmalar geliştirilerek (yumurta döneminde elde edilen yumurtaları yüksek sıcaklığa maruz bırakmak, 34,5 derecede 24 saat tutulunca dişi embriyolar ölmekte ve sadece erkekler sağ kalmaktadır), pupa döneminde oluşan renk farkıyla (normal pupalar beyaz, kahverengi pupalar kısır erkek) genetiksel olarak cinsiyeti tanımlanmış bireyler (Genetic Sexing Strains: GSS) elde edilerek sadece kısır erkeklerin salımı gerçekleştirilebilmektedir. Halen bu yöntem uygulanmaktadır. Daha ilerde de AMS’ne karşı ülkemizde yapılacak SIT uygulamalarında GSS yönteminin kullanılması planlanmaktadır.
Ülkemizdeki SIT Çalışmaları
Ülkemizde SIT ve benzeri araştırmaları içeren çalışmalar yetmişli yıllarda Bornova Bölge Zirai Mücadele Araştırma Enstitü (BORZEM) tarafından başlatılmıştır. Zararlının laboratuvar koşullarında ekonomik kitle üretimi araştırılmış ve lokal koşullarda en uygun larval üretim yöntemleri geliştirilmiştir. Buna ilave olarak Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK; kurumun yeni adı Türkiye Atom Enerjisi Ajansı: TAEA) tarafından desteklenen “Akdeniz Meyvesineği’ne Karşı Genetik Mücadele Olanaklarının Araştırılması Projesi (TAEK 105016)” kapsamında erginlerde yüzde yüze yakın kısırlık oluşturacak gamma radyasyon dozu saptanmıştır. Radyoaktif fosfor P32 ile etiketlenmiş bireyler doğaya salınıp belirli mesafelere asılmış tuzaklar tarafından tekrar yakalanarak bireylerin uçuş mesafesi, yayılması, doğada canlı kalma süresi ve cinsel rekabet gücü gibi biyo-ekolojik özellikleri araştırılmıştır. Bu temel araştırmalar sonucu 1980-1981 yılları arasında İzmir-Çeşme’de, şimdi beach-club’ların doldurduğu, yarı izole Aya Yorgi koyunda, dört hektarlık bir mandarin bahçesine yaklaşık 3,2 milyon kısır birey salınarak hiç ilaçlama yapılmaksızın %81.25 oranında bir etki elde edilmiştir (Bu araştırmaların nihani raporunun Enstitü Araştırma Komitesi’nde kabülünden sonra komite başkanı Dr.Mustafa Copcu bizzat teşekkür etmiştir.)


Çeşme’de yapılan bu SIT uygulaması, yaklaşık on yıl sürdürülen araştırma ve çalışmaların bir demonstrasyonu olmuştur. Bunu takiben konunun kapsamlı bir geniş saha uygulama projesine dönüştürülmesi için Bakanlık ve TAEK (TAEA) nezdinde yapılan girişimler her nedense zamana bırakılmıştır.
BORZEM, Tarım Bakanlığınca Biyoteknoloji Konu Enstitüsü olarak belirlendiğinden tuzak cezbediciler ve bunların geniş saha uygulamaları kapsamında biyolojik mücadele ile entegre edilmesi konusunda da pek çok araştırma yapılmıştır. Dr.Pervin Önder, Dr.Bahriye Hepdurgun, Dr.Yüce Pala, Uzman Metin Çakıcı, Dr.Türkan Koçlu ve Dr.Özlem Altındişli’nin AMS ve benzer konularda değerli çalışmaları vardır. Yeri gelmişken bu arkadaşlarımın isimlerini de belirtmek istedim.
Ayrıca Enstitümüz 1987-89 ve 1997-99 yılları arasında benim koordinatörlüğümde “IAEA-Pest Control Section” tarafından desteklenen “Akdeniz Meyvesineğine Karşı Tuzakların Standardize Edilmesi ve Zararlının Dişi Bireylerine Karşı Tuzak+Cezbedici Sistemlerin Geliştirilmesi” amacıyla iki adet proje yürütmüştür. Yedi Akdeniz ve dört Güney ve Orta Amerika ülkesinin katıldığı araştırmalar sonucu zararlıya karşı geniş saha SIT uygulamalarında kullanılacak “tuzak+cezbedici kombinasyonları” belirlenmiştir.
Soğukhava Depoları ve Japonya Yolları
Sevgili dostumuzla(!) bir başka kulvarda kapıştık. Japonya’ya greyfurt ve limon ihracatı ile ilgili olarak Japonya tarafından AMSnin ülkemizde varlığı nedeniyle konulan ambargoyu kaldırmak amacıyla BORZEM ve ticari soğuk hava depolarında bir seri çalışma ve araştırma yürütüldü. Japon Tarım Bakanlığı ülkelerinde bu zararlı olmadığı için böyle bir ambargo koyduğunu ve zararlının bilinen konukçularının ihracatında diğer mücadele yöntemlerinin yüzde yüz başarılı olmadığını ancak soğuk hava uygulamalarıyla (cold treatment, cold sterilization) %100 başarı elde edileceğini ve böyle bir çalışma yapılıp raporlarının sunulmasından sonra ihracata izin vereceklerini belirtmiştir. Araştırma süresinde iki kez Japonya’yı ziyaret ettim ve Japon Tarım Bakanlığı ve ilgili firmalarla, sunulan periyodik raporları ve sonuçları tartıştım.

Japonlar neden çok şaşırdı ?
İzmir’de ön çalışmalarımız için seçtiğimiz soğukhava depolarının birinin adı NARITA idi. Bu marka depoların sahibi olan Nazım Rıfkı Tartaroğlu’nun üç isminin ilk hecelerinden oluşmuştu. Öte yandan Japonların uçağa atlayıp geldikleri Tokyo Havalimanının adı da NARITA idi. Böylece yerli NARITA’dan Japonyalı NARITA’ya uzandı çalışmalarımız. Bu benzerliği gören Japonlar şaşkınlıklarını gizleyemedi. Ne güzel bir rastgeliş değil mi ? Her şey yolunda gidiyordu. İzmir’den sonra Seferhisar’da daha büyük çapta sürdü çalışmalarımız ve …
Sunulan dokuz adet rapor ve alınan nihai sonuçla 0,5(+/-)0,5 C (ve %90 nem) düşük sıcaklık koşullarında 12 gün soğuk hava sterilizasyonu uygulanan meyvelerde meyve içerisine laboratuvar koşullarında enjekte edilen yumurta ve larvalarda %100 ölüm oluştuğu gözlenmiştir.

Bu koşullarla İzmir-Seferhisar’da büyük bir soğuk hava deposunda (Meyna A.Ş.İzmir) büyük çaplı bir deneme yapılmış ve ülkemizi bu amaçla ziyaret eden Japon Tarım Bakanlığının iki eksperi denemeyi yerinde görmüşlerdir.

Eksperler Enstitü laboratuvarlarında da inceleme yapmışlardır.

Bakır vs Platin
Araştırma ve çalışmaları olumlu bulan eksperler, denemede kullanma olanağı bulamadığımız meyve içi sıcaklığını ölçen platin Pt-100 termik bağlantılar kullanılarak denemenin bir kez daha yinelenmesini ve benzeri sonuçlar alındığını içeren raporların sunulmasını takiben Japon Tarım Bakanlığınca kamu oyu duyurusu (public-hearing) yapılarak ambargonun kaldırılabileceğini belirtmişlerdir.

Japon eksperler belki de haklı olarak bu önemli konuda elde edilen sonuçlara aşırı temkinli bir görüşle yaklaştılar. Ancak dokuz yıllık araştırmaların uygulandığı bu denemede elde edilen tüm sayım ve sıcaklık kayıtlarında, zararlının yumurta ve larvalarında %100 ölüm meydana getirdiği kendilerince de kabul edilmesine karşın bu malzeme farkı nihai kararın verilmesi ve ambargonun kaldırılmasında sorun olmuştur.

Meyve içi sıcaklığını platin uçlu sıcaklık ölçerler ( o aşamada ülkemizde temin edilememiştir) yerine bakır uçlu termik bağlantılarla ölçülmesi nedeniyle böyle kapsamlı bir denemenin tekrarı istenmiştir. Bu istek bence, gerçek bir haksızlık olmuştur. Küçük çapta bir uygulama isteyebilirlerdi. Bu isteği gerçekleştiremedik. Bundan sonra ülkemizde daima şikayet ettiğimiz bürokratik engellerle yüz yüze kaldık.
Kamu / Özel Sektör İşbirliği
Bakanlık ve ana şirket arasında özellikle meyve temini yönünden çıkan anlaşmazlık (denemede istenilen yükleme faktörünün elde edilebilmesi için soğuk hava deposu tamamen doldurulmuş ve 114.422 kg greyfurt ve 123.328 kg limon kullanılmıştır), soğuk hava deposunun bağlı olduğu uluslararası şirketin karşılaştığı darboğazlar (ismi bende saklıdır) ve bazı diğer nedenlerle denemenin bu organizasyonla tekrarı mümkün olmamış ve 12 yıllık çalışmalardan nihai sonuç alınamamıştır.
Dünden Bugünle Yarınlara: Yeşeren Umutlar
Bu konunun 2000 yılından sonra Enstitüdeki arkadaşlar tarafından ele alındığı ve sonuçlandırıldığını öğrendim. “Öğrendim” diyorum; çünkü konu ile ilgili bir yayın, bir bildiri, bir doküman görmedim. Gözümden kaçmış olabilir, Ayrıca bizlerin bulgularının, onların çalışmalarına bir nebze de olsa yararı olduysa sevinirim. Her neyse. Arkadaşların başarılarını başta Metin Çakıcı ve projemizde emeği geçen diğer arkadaşlar olmak üzere tebrik ederim.
Gelelim bugüne; edinilen bilgiye göre Tarım Bakanlığımız ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) işbirliği ile “Türkiye’de Akdeniz Meyvesineğinin Baskılanması ve Eradikasyonu İçin Kısır Böcek Salma Tekniğinin Uygulanması” isimli bir proje BORZEM tarafından yürütülmek üzere başlatılmıştır. Bu projenin bütçesi şimdilik 972.450 Euro olup, büyük bir kısmı IAEA tarafından karşılanmaktadır. Bu projenin kapsamında, uygulamaların 2024-2025 yılları arasında İzmir ili Menderes ilçesinde 2.000 hektarlık bir mandarin alanında yürütülmesi planlanmıştır. Bunu takiben projedeki gelişmelere göre Ege ve Akdeniz kıyılarında uygulamaların devamı gündeme alınacaktır. Proje çalışmalarıyla ilgili olarak 2022 yılı Haziran ayı başlarında Meksika ve Çin’den gelen iki yabancı uzman Enstitümüzü iki hafta süreyle ziyaret etmiş, proje çalışmalarıyla ilgili teknik yönden toplantılar yapmış, namzet uygulama sahalarını gezmiştir. Yapılan son toplantıya Enstitü Müdürümüz Dr.Tevfik Turanlı beni de davet etmek nezaketinde bulundu. Memnun oldum; teşekkür ediyorum.
Bu toplantıda projenin uygulama periyodunda yapılacak çalışmaları eksper olarak inceleyecek Senyör Gerardo Ortiz Moreno ile tanışarak karşılıklı bilgi aktarımında bulunduk. Çok mütevazi ve bilgili bir araştırıcı izlenimi bırakan Senyör Gerardo, projenin başarılı olması için elinden gelen katkıda bulunacağını belirtti.
Bu arada edindiğim bir diğer bilgiye göre, proje çalışanlarından sayın Ümran Akkan Demirer tarafından “Akdeniz Meyvesineği ile Mücadelede Kısır Böcek Salım Yönteminin Geliştirilmesi ve Etkinliği Üzerinde Araştırmalar” isimli bir doktora projesi yürütülmekteymiş. Bu proje kapsamında kısırlaştırma öncesinde, kısırlaştırma süresinde ve sonrasında optimum kalite kontrol parametreleri araştırılarak ve kullanılarak 2022-2023 periyodunda İzmir-Karaburun ilçesinde bulunan 25 hektarlık yarı izole turunçgil alanlarında zararlıya karşı pilot ölçekte SIT çalışmaları yapılacaktır. Ümran hanımın doktora konusunun IAEA tarafından desteklenen proje ile paralellik göstermesi, ayrıca araştırıcının 2021-2022 yılları arasında Avusturya-Viyana Seibersdorf Laboratuvarlarında konu ile ilgili olarak dokuz aylık bir eğitim görmesi, çalışmalara belirgin bir katkı ve hız kazandıracaktır.
BORZEM tarafından yürütülen IAEA destekli bu projenin başarılı sonuçlar vermesi halinde, uygulamalar ülkenin daha geniş turunçgil alanlarına yayılabilecektir. Böylece Akdeniz Meyvesineği mücadelesi üreticinin bireysel ölçekte yapmakta olduğu kimyasal mücadele yönteminden “Geniş Saha Uygulaması ( Area Wide Control)” yöntemine dönüşecektir. Yöntemin biyolojik ve diğer biyoteknik yöntemlerle entegre edilmesi, insan ve çevre sağlığının korunması, turunçgil ihracatı ile ilgili sorunların ortadan kaldırılması veya en aza indirilmesiyle ülke ekonomisine önemli katkılarda bulunacaktır.
Bu projenin oluşması için büyük çaba gösteren, aynı zamanda proje koordinatörlüğü görevini yürüten Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü (BORZEM) Müdürü Dr.Tevfik Turanlı ve proje çalışanlarına başarılar dilerim.
Dr.Aydın Zümreoğlu
******************************************************
P.S. Bu yazıyı neden yazdım ?
- Yaklaşan turunçgil ve özellikle mandarin sezonu dolayısıyla konunun, AMS’nin güncel bir özelliği var.
- Böyle bir konuyu “Borzemliler” web sayfasında yazmak için Dernek Başkanı Dr.Mustafa Copcu’ya söz vermiştim.
- Akdeniz Meyvesineği ile yarım asırlık dostluğumuzu hikaye ederken çok güncel bir koordinasyon olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA)nın desteği ile Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü tarafından çok yakın bir zamanda yürürlüğe giren “Türkiye’de Akdeniz Meyvesineğinin Baskılanması ve Eradikasyonu İçin Kısır Böcek Salımı Tekniğinin (SIT) Uygulanması” isimli projeye kısaca dikkat çekmenin uygun olacağını düşündüm.
- Bu yazıyı yazma nedenlerimden birisi olmamasına karşın yazıyı bitirdiğim sırada kendimle bir hesaplaşmaya girdim. Bu sevimli dost ve düşmanımla yarım asrı aşkın bir tanışıklığım, beraberliğim var. Kanadına tutunarak Atina (Yunanistan), Viyana (Avusturya), Hawaii (ABD), Madrid (İspanya), Casablanca (Fas), Penang (Malezya), Madeira (Portekiz), Guetamela City (Guetamela) ve Tokyo (Japonya)’yu ziyaret ettim. Giderken dostluk ama gittiğim toplantı ve sempozyumlarda onu yok etme planları yaptık. Şimdi halen kısıtlı da olsa uzaktan yok etme organizasyonlarına burnumu sokmaya devam ediyorum. Meslek hayatım boyunca görev gereği senelerce ona karşı savaş açtım; sonra da onun sayesinde dünyanın değişik, güzel ve cazip beldelerini gördüm. Tam bir ironi… Ne dersiniz dostlar, biraz ayıp mı oldu ? Haksızlık mı ediyorum ? Neyse, bana sorarsanız yine de “long live Medfly”

Dr.Aydın Zümreoğlu, 01.06.1939 tarihinde İzmir’de doğmuştur. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Sağlığı Bölümünden 1964 yılında mezun olmuştur. Askerlik sonrası 1966 yılında Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü (BORZEM) Meyve Zararlıları Laboratuvarında asistan olarak göreve başlamış ve emekli olduğu 2000 yılına kadar kesintisiz olarak aynı laboratuvarda 34 yıl çalışmıştır. Radyoizotopların ve radrasyonun entomolojide kullanımı konusunda ABD-Florida’da aldığı eğitim kariyer yolculuğunu belirleyen ustalık adımı olmuştur. Akdeniz Meyvesineği (AMS) üzerinde doktora yapmıştır. ABD’lerinde bir yıl süreyle SIT çalışmalarına katılmıştır (1977). Hawaii’den Japonya’ya, Fas’tan Malezya’ya AMS ve SIT çalışmaları ve daha fazlasıyla Enstitümüze, Tarımsal Savaşımıza ve Ülkemize değerli katkılar sağlamıştır. Ben “bilginin zekatı” olduğuna inanıyorum ve görüyoruz ki Aydın bey “bilginin zekatını vermeyi” sürdürmektedir. Sağlık ve esenlik dileklerimle teşekkür ediyorum. Yolu açık ve aydınlık olsun. Mustafa Copcu