Kategoriler
Uncategorized

Ustalık ve Amaç

“…Zaman gelip geçiyor; dur demek kolay değil; Demografinin kader olduğunu istatistikçilerden biliyoruz. Rolling Stone’tan da biliyoruz ki her istediğimizi elde edemeyiz. Bilmediğimiz, bu iki bileği bükülmez prensip, kafa kafaya gelip bir masaya oturup da içki içmeye ve birbirlerini daha iyi anlamaya başladıklarında olacaklardır…; Yaşamak (L1), Sevmek (L2), Öğrenmek (L3) ve Bir iz (miras) bırakmak (L4) için hayat kısa, öyleyse…!

Bornova ZMAEnstitüsü Yönetimi ve Borzemliler Dernek Yönetimi beraberliğinde çay sohbetinde kareler (Moderatör Enstitü Müdürü Dr.T.Turanlı; Açılış konuşmaları; Yeni katılanlar; Performans Başarı Belgeleri; Yeni doktor(ant)lar; Emeklilerin mesajları)

Merhaba

Gerçekleştirdiğimiz bir sosyal etkinlikle ilgili bu yazım için önce Daniel H.Pink’in kitabından bir alıntı yaparak klavyenin tuşlarına basıyorum.  

Bay Pink üç cümlelik paragrafında hem sayılı günlerimiz azalıyor ve hem de ne çok şey içimizde uhde kaldı; nol’cek halimiz ? Na’pmalı ? diye kendini sorguluyor ve bizi de kendimizi sorgulamaya itiyor.

Bay Pink’in kitabının adı: “Drive” ve alt başlıkları olarak da iki soru var ön kapakta:

  1. Nasıl motive oluruz ?
  2. Nasıl motive ederiz ?

Düne kadar “Performans / Verimlilik ve Motivasyon” konularının sadece özel sektörde söz konusu olduğunu düşünürdüm. Enstitümdeki toplantının gündeminde gördüm ki kamuda da performansı değerlendirme uygulaması başlamış. Umarım “hakka/niyet”le devam eder.

Daniel Bey kitabında Motivasyonun M1.0 den M3.0 a evrilmesini bilimsel bulguları öykülendirerek çok güzel anlatıyor. Kitap orijinal baskısından sekiz yıl sonra, Eylül 2017 de Türkçe olarak basılmış ve genç eğitmen arkadaşım sevgili Utku Nefesoğlu da Eylül 2018 de bir not ekleyerek bana hediye olarak vermiş. Hemen okumaya başlamışım ve Ekim 2018 de “görevin verdiği keyif kendi ödülünü yaratmaktır” notumla elimden düşmemiş. Enstitü toplantımızdan üç gün sonra (13.05.2024) Alaçatı’da Kitap Kafe’de tekrar okurken kitabın 168 nci sayfasından esinlenerek şu notları düşmüşüm (ben kitapları yazarak okurum):

“…Bilim, yüksek performansın sırrının biyolojik güdülerimiz (M1.0: Hayatta kalmak) veya ödül-ceza güdümüz (M2.0:Hazza yaklaşmak, acıdan kaçınmak) değil; üçüncü güdümüz (M3.0)yani özümüzde bulunan kendi hayatımızı yönetme (A: Authenticity: Özgünlük), becerilerimizi artırma ve geliştirme (M: Mastery: Ustalık) ve amacı (P:Purpose: Amaç) olan bir hayat sürme arzumuz olduğunu gösteriyor (M3.0: Ben buna “Liderin Haritası:MAP” diyorum)…”

Drive”ın 153 ncü sayfasından kısa bir alıntı ile toplantıya katılan biz emeklilere sesleneyim:

“…Bebek Patlaması Kuşağı (Baby-Boomer) nın” ilk üyeleri 2006 yılında altmış yaşına girerken, ömürlerinin muhasebesini yapmaya başladılar. Özellikle Amerika’da bu kuşaktakiler bu kilometre taşına ulaştıklarında genellikle üç aşamalı tepki veriyorlar:

  1. İlk aşamada şunu soruyorlar: “Ben nasıl oldu da altmışıma girdim ?”Kilometre sayaçları altmışı gösterdiğinde insanlar çoğu zaman şaşkınlık ve tedirginlik yaşıyorlar. Önce altmış yaşın ihtiyar bir yaş olduğunu düşünüyorlar. Hayatta her istediklerine sahip olamayacakları gerçeği ile yüzleşiyorlar.
  2. Sonra ikinci aşama geliyor. Çok uzak olmayan bir geçmişte yaş altmış, iş bitmiş diye bilinirdi. Gelgelelim, yirmi birinci yüzyıldayız ve artık altmış yıl yaşayan biri, epey bir süre daha yaşayacak kadar sağlıklı sayılıyor (MC: Bay Pink’in on beş yıl önce kitabını yazarken vardığı bu yargının toplantıya katılan biz emeklilere bakınca ne kadar doğru olduğunu görüyorum. Örneğin ben seksenin arifesindeyim ve Dr.Turanlı’nın Metin Çakıcı’ya takılırken dile getirdiği gibi Aydın, Pervin ve Çakıcı sekseni aşan sağlıklı yaşamlarıyla Daniel beyin yargısına örnek olarak dikkat çekiyorlar. Allah yollarını sağlık ve esenlik içinde açık ve aydınlık etsin). Özellikle varlıklı ülkelerde altmış yaşını geçtiyseniz seksenlerinizi görme ihtimaliniz kuvvetli. Bunu bilmek insanı rahatlatıyor. Ama bu rahatlama uzun soluklu olmuyor.
  3. Çünkü bu “oh !” çekilir çekilmez insanlar üçüncü aşamaya giriyor. Bir yirmi beş yıl daha yaşayacaklarını idrak ettiklerinde yirmi beş yıl geriye bakıp otuz beşinci yaşlarını hatırlıyorlar (MC: Benim otuz beş yaşım 1980 ve doktoram bitmiş ve artık pek fazla üretken olmadığımı görüyorum. Doktora sonrası çeltik hastalıkları konusunda çalışmalarımı sürdürmek için, üretici şikayetlerini yerinde görmek için Gönen çeltik alanlarına sık seyahat ediyorum. Ödenek sıkıntıları; resmi araç kısıtları nedeniyle otobüsle yola çıkıyorum. Ucuza gelsin diye “Gazanfer Bilge”ye biniyorum. Otelde değil, Tahirova Alman Çiftliği’nde konaklayabilmek için ve şehirden oraya ulaşabilmek için “sempatik ikmal” arıyorum. Bu sıkıntılara beş yıl daha katlanıp kırkına varınca istifa edip özel sektöre geçiyorum). O anda kafalarına sert bir cisimle vurulmuş gibi hissediyorlar. “Vay be; zaman ne kadar da çabuk geçti” diyorlar. “Acaba önümdeki yirmi beş yıl da böyle hızlı mı geçecek ?” diye soruyorlar. “Eğer öyle geçecekse ben ne zaman önemli bir şeyler yapacağım ? Hayatımın en güzel çağını ne zaman yaşayacağım ? Bu dünya için ne zaman bir fark yaratacağım ?”

…ve işte Bay Pink’in bu paragrafındaki son cümle:

“…Demografinin soğuk cephesi ile gerçekleşmemiş rüyaların sıcak cephesi çarpıştığında sonuç, dünyanın daha önce hiç şahitlik etmediği bir amaç fırtınası olabilir.”

Neden Bay Pink’e bu kadar yer verdim ?

Toplantının ve derneğin amaçları içinde öncelikle  “çalışanlarla emeklileri buluşturmak ve bilgi, beceri ve deneyimlerinden “know-how” aktarımı sağlamak söz konusuise de kişisel kanım odur ki bu konuda pek etkili olamadık. Derneğin bir süre önce gerçekleştirdiği bir diğer etkinlik olan Mehlika hanımın sohbetinde enstitünün en çalışkan araştırıcılarından biri olan uzman Mine hanımın şu sitemini unutmuyorum: “Enstitüden yüz metre ötedeyim ve bir kez olsun biyolojik mücadele konusunda tek bir arayış, bir yaklaşım görmedim”. Bay Pink’in M3.0 olarak motivasyonu yapılandırırken üç esastan biri olan “ustalık” için “ustalaşma yolculuklarını etkili kılmak” için bu bağ (networking) güçlendirilmelidir.

Ustalık“tan söz edilmişken, 1987 yılından beri sorumluluk alanımda olmamasına rağmen faydasına ve hatta gerekliliğine gönülden inanarak ve gönüllü olarak severek organize edip gerçekleştirdiğim “SSTC Öğrenme ve Ustalık Yolculuğu”na da yer vermek istiyorum. İlk anda “Satış Becerilerini Geliştirme” amaçlı gibi görünse de esas olarak “Etkili İletişim ve İlişki Yönetimi Becerilerini” yapılandıran beş günlük yolculuğun ana mesajı “kendini sorgulamak ve sahip olduğun değerlerin farkına varıp farkındalığını geliştirmektir“. “SSTC” nin açılımı da “Self Style by Trained Competence” ve Türkçe anlamı da “Eğitilmiş Yetkinlikle Özgün Tarz“dır. Ve içe bakıştır. Altı aşamalı gelişmedir ve “değerlerin ölçümü” ile adım adım (kaizenvari) bütünleşik ilerlemedir. Bu konuda www.copcu.com da pek çok yazı, açıklama vardır (https://www.copcu.com/sstc-esestisi/; https://www.copcu.com/2011/09/10/yasam-bufesinde-sstc-ve-aktivist/; https://www.copcu.com/2010/12/05/yasam-bufesinde-sstc-ikinci-adim/; http://blog.netdirekt.com.tr/author/koordinator).

Şimdi toplantıdaki gelişmelerden kısa pasajlar aktarıp yazımı sonlandırayım:

  • Enstitü, Dernek ve Sosyal kol beraberliği içinde güzel bir beraberlik yaşandı.
  • Enstitüye yeni katılanlar kendilerini tanıttılar ve bunlardan genç bir arkadaşımız aynen şöyle dedi: “Başlayalı beş gün oldu ve inşallah burada emekliliği görürüm”. Ne güzel bir dilek.
  • İki yıllık performans değerlendirmeleri sonucunda hazırlanan başarı belgeleri dağıtıldı.
  • Doktorasını yeni tamamlamış iki araştırıcıyı çiçekle kutladı sosyal kol. Doktora konuları ve tarımsal savaşıma katkılarını web sayfamızın bloğunda birer yazı olarak duyurmayı isterim ve bu konunun yayımında yardımcı olmaya hazırım. Böylece daha hızlı bir duyuruya ve paylaşıma öncülük etmiş oluruz.

Uzun lafın kısası; dernek üyelerimizin ve özellikle emekli arkadaşlarımızın daha fazla sayıda katılımlarıyla gerçekten de “dünden yarına, bugünle etkili olma ya da bugünü etkili kılma” umutlarımı koruyarak ve bay Pink’in sözünü ettiği üçüncü aşamada yaşamı daha anlamlı kılma arayışlarıyla Enstitü ve Dernek yönetimlerine teşekkür ediyorum.

Sağlık ve esenlik dileklerimle.

Doç.Dr.Mustafa Copcu

Borzemliler Dernek Yön.Kr.Üyesi

23.05.2024


(*): Mustafa Copcu: EÜZFakültesi (1968) > Bornova ZMAE (1970-85; Hububat Hastalıkları Lab. > Tohum Patolojisi Lab.; Doktora: Çeltik Hastalıkları); TÜBİTAK Teşvik Ödülü (1983); İstifa (01.05.1985) > CINOS (Ciba-Novartis-Syngenta; 1985-2009; 1989 Doçentlik) > Bilişim Sektörü (Netgillerde  Koordinatör / Bilginin zekatını vermek: 2009-2024-…!!)

NOT: Değerli dostum, sınıf arkadaşım, enstitü emeklimiz sevgili Erol Yalçın’ın ani vefatı nedeniyle blogumda 2 Mayıs 2024 günü yazdığım “Veda” başlıklı yazıma şu linkten kolaylıkla erişebilirsiniz: https://www.copcu.com/2024/05/02/yasam-bufesinde-ezm68ey/

Gece yarısı takılan kravat ve sondanın üç nesli eğiten, sevgileri saygıyla bütünleştiren etkisi; Duaların gücü > Ustalığın üç temel özelliği 1.Zihniyet; 2.Acı ve 3.Asimptot