Kategoriler
Anılar ve Öyküler

Bilmek yapabilmektir

“…Ankara’nın nerde olduğunu bilmiyor musun ?…”

Anılar ve Öyküler

Adana Marka Konferansı (2014) Doç.Dr.Mustafa Copcu “Öykünün İkna Gücü” ve Konyalı Mehmet

Merhaba

Dün (11.01.2022) yeni yılın ilk Dernek “BORZEMLİLER” Yönetim Kurulu toplantısı yaptık. Enstitüde Dr.Tanyolaç’ın odasında dört kişiydik. Pandemi nedeniyle kısıtlı ilişkiler içindeydik. Maske, Mesafe ve Temizlik önlemlerine özen gösterdik. Omikron varyantı ile bulaşma oranları artsa da geçen yıla oranla pandemi korkularımızın azaldığını gördük. Güncelin keyif kaçıran koşullarından kısa süreliğine de olsa uzak durduk. Özlemle ve anıların verdiği hazla gülümsemeyi yaşadık.

Web sayfamız konusunda bize sponsor olan Netdirekli Semih Kırgel beyin yardımları ile sosyal medyada “BORZEMLİLER” olarak ilk adımı attık (https://borzem.copcu.com/) Sayfamızda göreceğiniz bilgiler sadece Semih beyin hazırlıklarına yardımcı olmak üzere yer almıştır. Taslaktır. Hepsinin güncellenmeye, redakte edilmeye ve zenginleştirmeye gereksinimi vardır. Bu konuda bir “REDAKSİYON KURULU” oluşturmak istiyoruz. Gönüllü arkadaşlarımızı beklerken ben kendi adıma bu kurulda olmak istiyorum ve kabul ederse Dr.Pervin Önder‘i öneriyorum.

Sitemizde “ANILAR VE ÖYKÜLER” diye bir sayfa açtık. Bu sayfada yayınlanmasını istediğiniz anı ve öykülerinizi “şimdilik” bana göndermenizi rica ediyorum. Daha sonra redaksiyon kurulumuz bu görevi üstlenecektir. İlk anı için ben bu çağrıyı kendime gönderip, kendim redakte edip yayınlamak istiyorum. Bu amaçla yazmaya başladım. Umarım bir de görsel ekleyip bu amacımı geç kalmadan gerçekleştirebilirim.

Otuzlu yaşlardaki genç öğretmen soruyu ikinci kez sorarken sesi biraz sertleşmişti. Kara tahtanın başında ayakta duran adamın yaşı elli beşi aşmıştı. Tahtaya asılı harita üzerinde elini gezdirirken terlemeye başlamıştı. Bugüne nasıl gelinmişti ?

Yetmişli yılların başlarında (1971 olabilir) yeni Devlet Personel Yasası (657 sayılı) kabul edilmişti. Yasanın en önemli maddesi devlet memuru olmak ya da devlet memurluğunu sürdürmek isteyenlerin mutlaka, en az ilkokul diplomasına sahip olmasını mecburi kılmasıydı. Bizim (Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü) bir şoförümüz vardı. Sürücü belgesi (ki o zaman adı “Ehliyet” idi) vardı ama ilkokul diploması yoktu. Demek bugün diplomasızlar en üst yerlere gelirken elli yıl önce diplomasızlara ehliyet veriliyordu. Herneyse !

Sözünü ettiğim şoförümüzün emekli olabilmek için daha en az beş on yıl çalışması gerekiyordu. Bunun için 55 yaşında da olsa ilkokul diploması almalıydı. Gece okuluna kaydolan şoförümüz üç ay sonra sınavlara girer. İki sınavının anısı bugün hâlâ dün gibi belleğimdedir. Elliyi ortalayan yaşlarda sınava girmenin zorluğunu tahmin bile edemiyorum. Bunlardan biri Türkçe diğeri Coğrafya sınavıdır. Bu ilk yazımda Coğrafya sınavındaki bir enstantaneyi yansıtmaya çalışacağım.

Oğlu yaşlarında genç bir öğretmen, aslında kolay bir soru sormak istemiştir. Karatahtadaki Türkiye haritası önünde ayakta duran yaşlı öğrenciye “Ankara’yı gösterir misin ?” der. Yaşlı öğrenci haritaya döner ve Ankara’yı aramaya başlar. Elini harita üzerinde gezdirir. Bulamaz. Heyecanlanır. Kızarır. Terler. Bunalır. Genç öğretmen isteğini bu kez biraz daha sert bir ses tonu ile sorar: “Ankara’nın nerde olduğunu bilmiyor musun ?”. Yılların şoförü, yaşlı öğrenci aynı sertlikle ve net bir şekilde “Bin arabaya götüreyim !” der.

Yaşıtlarım, benden önceki ve sonrakilerin bir bölümü bu şoförümüzü çok iyi tanırlar. Kullandığı resmi araç 35ED038 plakalı Dodge’du. Dünyalar iyisidir. Saf bir Konyalıdır. Sadece şoförümüz değil, ehliyet almazdan önce hemen hepimizin sürücü hocası olmuştur. Arazi çalışmalarımızda her zaman yardımcımız olmuştur. Bir oğlu, bir kızı vardı ve oğlu meslektaşımızdır. Kim olduğunu anladınız; değil mi ?

Sınavın sonundaki bu söz hiç aklımdan çıkmaz. Bu öykü mesaj doludur. Bu öyküden sonra hep kendimi sorgulamışımdır: “Ankara’nın nerde olduğunu bilmek mi; yoksa Ankara’ya gidebilmek mi daha önemlidir ?“.

Bu sınavdan çıkardığım ders “Bilmek, yapabilmektir”. Ankara’nın nerde olduğunu bilip de Ankara’ya gidemiyorsan bu bilginin sana ne yararı olacaktır ?

Bir hafta sonra 77 yaşımı doldurmuş olacağım. Mesleğimin onaltı yılını Enstitüde geçirdim (1970/85). Sonraki 24 yılımı da bir İsviçre şirketinde mesleğimi sürdürürken ekstraları öğrenmelerle yaşadım. Mesleğime ek olarak ve gönüllü olarak otuz yıldan beri adına SSTC (Selling Skills Training Course / Satış Becerilerini Geliştirme Eğitimi) dediğimiz öğrenme ve ustalık yolculukları gerçekleştirmekteyim. Bu yolculuğun ana mesajını yukarıdaki sınavın sonucundaki sözden oluşturdum: ACTA NON VERBA...

Latince bir deyim “acta non verba” ve anlamı “laf değil eylem”; ya da yazımın başlığı gibi “Bilmek, yapabilmektir“.

Sözün özü; Ankara’nın nerde olduğunu bildiğin kadar Ankara’ya gidebilmelisin. Laf, değil eylem…

Sağlık ve esenlik dileklerimle yolunuz, yeni yılınız açık ve aydınlık olsun.

Doç.Dr.Mustafa Copcu

Dernek Başkanı

www.copcu.com (mustafa@copcu.com)

Kim olduğumu bilmek isterseniz: > https://www.copcu.com/wp-content/uploads/2018/04/MCV2018.pdf