Kategoriler
Uncategorized

Kırmızı Tulum

“…Astranot kılıklı adam mı ? O şimdi tarlaya gitti…”

Kırmızı Tulumla Tulumbayı Sırtlamak; Astranot Kılıklı Adam

Merhaba

Borzemliler adına, Borzemlilere selam olsun. Önceki yazımın linkini WhatsApp Grubumuzda paylaşınca Dr.P.Önder‘den redaksiyon kurulunda olmayı kabul ettiği mesajını aldım. Sevindim. Teşekkür ediyorum. Üyelerimizin anı ve öykülerini yakında alıp “Anılar ve Öyküler” sayfamızda yayımlayacağımızı da umut ediyorum. Bekliyorum.

Pandemi koşullarına alıştık. Görüşmeyi, dokunmayı, sarılmayı, öpüşmeyi özledik. Sanalla yaşamı rutinleştirdik. Benim gibi seksene yaklaşanlar bile teknolojiye dost oldular. Böylece sürekli öğrenmenin enerjisi ile dinçleştiğimizi hissettik ( veya öyle sandık). Ya da en azından avunmayı öğrendik. Bugün Çeşme’de sıcaklık sıfıra yaklaşırken İzmir’deki kaloriferli evi bırakıp iki senedir sürekli olarak kışlığa çevirmeye çalıştığım yazlıkta klima ve şömine ile ısınmayı yeğler olduk. Biraz sabır, yakında baharı yaşamadan yaz gelince sıcaktan yine “öff” dediğimiz günler gelecek. Yaşıyorsan bitmemiştir. Dünya dönüyor; biz ne dersek diyelim.

Öyle hızlı geçiyor ki zaman, “dur” demek kolay değil. Ocak bitecek, Şubat gelecek ve Borzemlilerin yuvası olan Bornova ZMAEnstitüsü’nün kuruluş yıldönümünü Allah nasip ederse yine yaşayacağız. Beraberliğimiz sanal mı yoksa fiziksel mi olacak, bunu korkularımız ve cesaretimiz belirleyecek. Bunu düşününce birkaç yıl önce Enstitüde yaptığım bir konuşmanın görüntüleri düştü zihnimden anılarımın ön sırasına. Konuşmamın çerçevesi “Tulum ve Tulumba” ve öyküsü de “Tulumbayı sırtlamak” idi. Bir kısmını yazımın ekinde video olarak paylaşacağım.

Özel sektöre geçtiğimin ikinci yılında (1986 Eylül/Ekim) İsviçre’de Les Barges Deneme ve Uygulama Çiftliğinde iki haftalık bir eğitime katıldım: Aplikasyon Teknikleri Eğitimi. Onaltı yıllık Enstitü iş yaşamımda öğrendiklerimi bütünleştiren ve teori ile pratiği tarlada buluşturan öğretilerdi. O eğitim sırasında verilen “Kırmızı Tulum” daha sonra üzerimden hiç çıkmadı. Otuz altı yıl geçmiş aradan; teknik danışmandım. Daha sonra, 24 yıl içinde satışın bölge müdürü, pazar geliştirme müdürü, ürün grup müdürü, pazarlama müdürü ve yetkinlik geliştirme müdürü sorumluluklarımda boynumda kravat olduğu günlerde bile “Kırmızı Tulum” sırtımdan hiç çıkmadı. Zaman zaman sırtımdaki “Kırmızı Tulum” a bir de tulumba eklendi.

Dört yıl önceydi (15.02.2018). Enstitümün kuruluş günü kutlamalarında konuşmacı olarak sahnedeydim. “Tulum ve Tulumba” çerçeveli konuşmamı yaparken “Bu dünya, GAT Dünyası” ana mesajımla yaşamdaki dengeye dikkat çekmeye çalışıyordum. Tarla denemelerim sırasında aracı Konyalı Mehmet’in kullandığını; ilaçlamayı Mehmet Kasap’ın yaptığını ve bana da ziraat mühendisliği görevi düştüğünü anlatıyordum. Özel sektöre geçince şoförlüğü, işçiliği ve mühendisliği tek kişi olarak kendim yaptığımı dillendiriyordum o konuşmamda. Bir sıkıntım vardı; dolu tulumbayı tek başıma sırtıma alamıyordum.

Dolu tulumbayı sırtıma almanın kolay yolunu Wolverhamptom Politeknik Üniversitesinden Dr.J.Lowe öğretmişti. Doksanlı yılların başlarıydı. Dr. Lowe, Tarım İlacı Firmalarının derneği olan TİSİT‘in organize ettiği bir eğitim için ülkemize gelmişti. TİSİT‘in başkanı rahmeli Hasan Bakırcı idi. Hasan bey yetmişli yıllarda Enstitümüzde Yabancı Ot Laboratuvar Şefi iken uzmanlık çalışması bitince istifa etmiş ve Ciba-Geigy‘e pazarlama müdürü olmuştu. Dr.Lowe’un yürüttüğü eğitim Bursa’da Ziraat Mektebi’nin eski binasında yapılmıştı. Beş gün sürmüştü. Dr.Lowe ilk üç günde “Eğiticinin Eğitimi” çerçevesi içinde “İyi Tarım Uygulamaları“nda “İlaçlı Savaşım Pratiklerini” uygulamalı olarak öğretmişti. Daha sonra bölgedeki tarım ilacı bayileri davet edilmiş ve son iki günde öğrendiklerimizi “Bayi Eğitimi” için öğretmeye çalışarak uygulamıştık. Dr.Lowe bu ikinci aşamada bize koçluk yapmıştı. Çok keyifliydi. Gala yemeğini Arap Şükrü‘de gerçekleştirmiştik. Eğitime özel sektörden 8 ve kamudan 8 olmak üzere toplam 16 kişi katılmıştık. Eğitim sonunda her birimiz şu kadar bayi eğiteceğimize söz vermiş; taahhüt etmiştik. Ben üzerimdeki “Kırmızı Tulum“la üzerime düşen görevi yapmaya çalıştım. Yaptığıma inanıyorum. Bu konudaki arşiv fotoğraflarımı mp4 e çevirip yazıma bir video olarak ekleyeceğim. Demem o ki; inanırsanız, inandırabilirsiniz. Diğer 15 kişi ne yaptı ? Bilmiyorum.

Videoya çevirdiğim slaytların ilkinde Menemen’deki bir bayi (o yıllarda adı Aziz Civan’dı. Şimdilerle sanırım kardeşi Cengiz’in oğlu babasının işini sürdürüyor) dükkanında 3 kişi var. Biri benim; diğeri Cengiz ve sol baştaki de meslektaşım rahmetli Ertuğrul. Ertuğrul en sevdiğim arkadaşlarımdan biriydi. Dünyalar iyisiydi. Ondan da benim gibi firmacı olmazdı; ama oldu. Ben Enstitüden istifa edip Cibalı olduğumda o da kamudan istifa edip rakip firmanın bölge müdürü olmuştu. Birbirimize rakiptik ve daha da fazlasıyla gerçek dosttuk. O resmi okuyabiliyor musunuz ? Gözlerde parlayan ışık ki Nebati’nin gözlerindeki ışığın esamesi okunmaz. Yüzlerdeki gülümseme bir ömre değer. Peki ya sarılmak, dokunmak… Sevmek dokunmaktır. Pandemin en fazla yoksun bıraktığı ihtiyacımız. Ertuğrul fakültede benden bir yıl önceydi (ZM68EU). Mavişehir’de komşumdu. Bostanlı sahilinde her sabah sarı yağmurluğu ile yürüyüş arkadaşımızdı. Vefatından bir gün önce Balıklıova’da Garibin Yeri‘nde buluşma sözü vermiştik. Nasip olmadı. Genç yaşta vefat etti. Mekanı cennet olsun. Allah rahmet eylesin. Slaytlarımı bu fotoğrafla paylaşıp “Kırmızı Tulumla Tulumbayı Sırtlamak” slayt serimle bitiriyorum ve ana mesajım yine aynı “acta non verba / laf değil eylem”. Slaytlarımın önüne ve arkasına 2018 deki Enstitü konuşmamdan birer pasaj ekledim.

Astranot kılıklı adam mı; o şimdi tarlaya gitti”…Menemen’de bayi (AC) ziyareti yaptıktan sonra Seyrek köyüne gittim. Bayinin önem verdiği müşterisinin (M.Celep) pamuk tarlasını inceleyip zararlı kombinasyonuna göre ilaçlama programı verecektim. Önce Seyrek köyünde bir kahve toplantısı yaptım. Sonra tarlaya gittim. Seksenli yıllarda cep telefonum yok; köyde de bir tek köy bakkalında sabit hat telefon var. Bayi o telefondan beni aramış ve bakkalın verdiği yanıt “Astranot kılıklı adam mı; o şimdi tarlaya gitti” olmuş. Kırmızı Tulum kimilerince astranot gibi algılanıyordu ve bu beni mutsuz etmiyordu.

Sözün özü; tulumbayı tek başına sırtlamak için gerekli olan güç sizdedir. Bunun için, kendinizi sorgulayın. Sahip olduğunuz değerlerin farkına varın. Farkındalığınızı geliştirin. Farkındalığınız gelişirse; daha fazla seçenek olduğunu görürsünüz. Farkındalığınız gelişirse daha fazla seçenek içinden daha doğru seçimler yaparsınız. Daha doğru seçimlerle daha iyi sonuçlar alırsınız. Siz yeter ki isteyin. Güç sizde…

Yolunuz açık ve aydınlık olsun.

Doç.Dr.Mustafa Copcu

14.01.2022