Kategoriler
Uncategorized

“Kurumsal Akıl Arşivi”

“…Geleceğe uzanan noktaları geçmişe bakmadan birleştiremezsiniz (S.Jobs). Ne kadar geriye bakarsanız o kadar ileriyi görürsünüz (W.Churchill). Bugün, dünden güç alarak yarınlara uzanır (D.C.Deniz). Anıların gücü, dünden yarına bakarken bugünü etkili kılar. Öyküler akılda kalıcılığı artırır; çıpalama etkisi yaratır. Sözler uçar, yazılar baki kalır…”

Anahtar sözcükler: AMS, SIT, IPM, IRM, ICM, FST, SA-FVC, ECPA, CINOS, Les Barges, Sidney, Valencia, Kelebek Etkisi, Çıpalama Etkisi, Büyük Resim, Check-List,

Merhaba

Umutla beklerken blogta yeni bir isim, yeni bir yazı ve bir öykü, Enstitüm araştırıcılarının Sidney’den görüntüleri düştü Facebook’ta önüme. Anılarım depreşti. Yaşadığım benzerlikleri dürtükledi. Belki birilerinde de bir heves oluşur diye klavyeye tıklamaya başladım. Yeni bir şey mi yazacağım ? Pek değil. Hani bir söz var ya, “ayının bildiği kırk türkü, kırkı da bal üstüne“. Benim yazacaklarımda da pek fazla yeni bir şey olmayacak. Güncelin kenarından kıyısından, kendi blogumda (www.copcu.com) yazdıklarımdan daha sınırlı, suya sabuna dokunmadan Les Barges (İsviçre-Ekim 1986) dan Sidney (Avustralya- Kasım 2022) e otuz altı yıldan azıcık öykümsü kelam etmeye çalışacağım.

İnanıyorum ki; çok daha güzel, çok daha bilgi ve deneyim aktarıcı, çok daha fazla keyif verici anılar, öyküler, sevgili Nafiz (Delen) ve Cezmi (Öncüer) hocalarımdan, sevgili Necdet (Öngen) den ve Pervin (Önder) hanımdan gelecektir. Biraz gayret, biraz heves… Un ve şeker var, helvayı yapacak usta çok. Umut bağladığım bir diğer dost da Prof.Dr.Ahmet Altındişli. Neden mi ? Çünkü rahmetli Atıf Atilla hocamın anılarını derleme, kayda alma görevi gibi bir misyonu üstlendiğini biliyorum. O halde ! Bekliyorum. Belki de ben fazla sabırsızım. Doğrudur; gerçekten ben sabırsızım. Hele hele bugünlerde, seksene az kala, yaşam gölünün karşı kıyısı görünürken beklemek pek kolay değil. Zaman gelip geçiyor, dur demek kolay değil. Bugün varız, yarın yoğuz…

Neler oluyor hayatta !

Geçen gecenin ilerleyen bir saatinde WhatsApp’dan bir mesaj aldım. Uzak diyarlarda yaşadıkları keyifli günlerin hazzı, bugünlere taşıyan ilk adımlara duyulan saygılı teşekkür ve gelecek günlerin umutları vardı o mesajın içten sözcüklerinde.

“…Bu projeden toplamda altı arkadaşımız eğitim alacak en kısa süresi bir ay olmak üzere farklı ülkelerde, ikişer üçer aylık daha eğitimlere gidecekler. Laboratuvardan Aydın Bey ve diger büyüklerimiz bu çalışmalar için çok uğraştılar gerçekten. Karşı çıkanlar da oldu. Biz projemizi beş yıl önce sunarken, bunları aşmak kolay olmadı. Ülkem için çok önemli olan bu çalışmanın şu anda sizlerin de desteğiyle güzel bir noktaya gelmesi bizi çok mutlu ediyor ve heyecanlandırıyor. Ayrıca karşı çıkan insanların da fikrinin değişmiş olması çok önemli; çünkü onlar da kendi bölgelerine sıranın ne zaman geleceğini soruyorlar😊. Ümran hanım da bu projeden yakın zaman önce yine Atom Enerjisi Merkezinde Viyana da dokuz ay bu eğitimi alıp geldi. Onların bu bilgileri bizi daha da güçlü kılıyor. Umarım çok iyi şekilde bu projeyi tamamlayıp daha büyük bir tesis için devletimizin ve sivil toplum kuruluşlarının desteğini alacağımızi ümit ediyorum. Saygılarımla…”

Bu sözcüklere bakınca ben; doksanlı yıllarda sevgili Aydın (Zümreoğlu) beyin inançlı gayretleriyle Hawaii’den Japonya’ya uzanan ve engelleri aşmanın keyfi ile öykülenen SIT (Sterile Insect Technique / Kısır Böcek Salma Tekniği) çalışmalarına daha büyük bir hedefle “Sil baştan başlamak gerek bazen…” diyerek geçen hafta Sidney’de “Başlama Vuruşu” ile cümle aleme ilan ettiklerini düşünüyorum. Ve tekrar ifade etmek istiyorum ki, sevgili müdürümüzden (Dr.TT) “dün (deneyim), bugün (eylem) ve yarın (hayal > hedef)” üçlemesiyle öykü tadında mesajlar bekliyorum. Umutluyum ve umudumu koruyorum.

Peki SIT hangi “büyük resmin” önemli, bütünleyici bir parçası ?

“Büyük Resim”de ne var ?

Google’a “copcu manifesto” yazarsanız 9 Aralık 2012 de blogumda yazdığım “Yaşam Büfesinde Bütünleşik Güçler” isimli yazıma erişirsiniz (https://www.copcu.com/2012/12/09/yasam-bufesinde-butunlesik-gucler/). On yıl önceki o yazımda Dr.Atul Gawande‘nin “Check-List Manifesto” isimli kitabındaki temel mesajları anılarımla güncellemeye çalışmıştım. On yıl önce sektörümdeki danışmanlıklarımı “low-profile / azaltılmış ilişkilerle” yürütürken “dibine ışık veren mum olabilmek” için bilişim sektörüne yönelmiştim (Net&Net). Dr.Gawande‘nin kitabındaki dikkat çektiği “Çek Listin Önemi“ni rahmetli müdürümüz Dr.N.İyriboz‘un Zeytin Zararlıları Laboratuvarı araştırıcılarına (Rahmetli Reşat Aysu, Hasan Ercan, rahmetli Metin Kaya ve Metin Çakıcı) bizzat yaşatarak öykülendirildiğini bana yaşıt ve benden önceki emekli üyelerimizin gülümsemeyle anımsayacaklarına eminim (Bornova’dan Alsancak’a sırtta ilaç çuvalı ile yayan gitmek). Neden bu anı ve ne demeye çalışıyorum ? Bunun dolaylı yanıtını Aydın beyin yazısında “Platin yerine bakır” kullanıldığı için kabul edilmeyen ve bir yıl daha tekrarı istenip de maliyet açısından (ya da özel sektör işbirliğinde “sabır sınavının sınırları”) karşılanamadığı için yitirilen fırsata ve yazık olan emeklere bakarak bulmak olanaklı.

Malcolm Gladwell‘in Dr.Gawande‘nin kitabını değerlendiren yazısında şu cümle gerçekten çok anlamlı ve önemli: (http://gawande.com/the-checklist-manifesto). Birkaç başlangıç satırı konunun ve yazının ana mesajını yansıtmaya yetiyor.

“…Gawande begins by making a distinction between errors of ignorance (mistakes we make because we don’t know enough), and errors of ineptitude (mistakes we made because we don’t make proper use of what we know)…”

Bilgi yetersizliği vs Beceri eksikliği” ve işte bunu önemli gördükleri için, bilgi ve beceriyi geliştirmek için, bugün otorite altı arkadaşımızı 1-3 aylık öğrenme ve ustalık yolculuklarına çıkarmayı hedeflemiş işin başında. Yolları açık ve aydınlık olsun.

Hepimizin net olarak gördüğü gibi “SIT: Kısır Böcek Salma Tekniği”, IPM (Integrated Pest Management / Bütünleşik Zararlı Yönetimi) nin bir parçası, bir komponenti, bir bileşeni… Peki ya IPM neyin parçası ? Büyük resimde ne var ?

SIT > IPM > … ?

Yaşıtım, derneğimiz üyesi, emekli arkadaşlarımın çok iyi hatırlayacağı bir diğer konu da Enstitümde büyük projelerin “çalışma planlarını” teklif ederken “konunun ele alınma nedenleri” başlığı altında “…beş yıllık kalkınma planına katkı” gibi bir değerlendirme yapardık. Bundan amacımız “Cost/Benefit” ya da Türkçesiyle “Maliyet/Fayda” dengesiyle “atılan taş ve ürkütülen kuş” yargılarımızla hem çalışmanın önemini hem de inanç ve hevesimizi ortaya koyardık. Şimdi de yapılıyor mu ? Bilmiyorum.

Bunu hem Aydın beyin doksanlı yıllardaki projesinde hem de bugün Valencia’dan Sidney’e uzanan yollarda yeniden canlandırılan “AMS (Akdeniz Meyvesineği)/SIT” çalışmalarında da görüyoruz kuşkusuz. Yine de “Büyük Resim” adına IPM‘in bileşenlerinden biri olan “SIT“in “Nihai Hedefine” değinmek istiyorum. Bunun için filmi biraz geriye sarıp özümün deneyimlerine döneyim.

Nihai hedef “FVC-SA“: “Food Value Chain-Sustainable Agriculture (Gıda Değer Zinciri-Sürdürülebilir Tarım)dır. “Büyük Resim“deki bu amaca odaklanıldığında “Üretimden Tüketime” tarımın tüm aktörlerinin katılımları ve katkıları netleşecektir. Böylece Sidney fotoğraflarından birinde görüldüğü gibi hem “Kısır Böcek Üretim Tesisi” kurmak, hem de ürünün (SIT) salımında denetlenebilir gerçek uygulama sürdürülebilir olacaktır. Ne var ki; küçük adımların hangi büyük sonuçları doğuracağını eylem halindeyken bilmek, anlamak ve değerlendirmek her zaman pek olanaklı olmuyor. Sebeple sonuç arasındaki ilişki özellikle zaman ve mekanda buluşmadığında bu bilinmezlikler daha da artıyor. İşte buna “Kelebek Etkisi” deniyor.

Hangi “Kelebek Etkilerini” yaşadım ?

Ani bir kararla özel sektöre (Ciba-Teknik Danışman) geçtiğimin ikinci yılında İsviçre’de Les Barges (Montey) Deneme ve Uygulama Çiftliği’nde iki haftalık bir öğrenme yolculuğuna çıktım: Aplikasyon Teknikleri. Bu “Ustalık Yolculuğunu” 1986 yılında salt “Uygulamaların İyileştirilmesi” olarak görmüştüm. Öğretilenlerden “Ortalama (Average)” yerine “Ortanca (Median)“ın önemini anlamıştım. Google’da “copcu ortanca” diye arama yaparsanız ilk sırada karşınıza 26.01.2018 deki yazım çıkar. O yazımda sözünü ettiğim Les Barges anılarımın uzantılı detaylarını da görebilirsiniz (https://www.copcu.com/2018/01/26/yasam-bufesinde-ortanca/).

Aradan altı yıl geçti ve bu kez de kendimi ardışık iki yılda yeni bir ustalık yolculuğu içinde buldum. İlki 1993 yılında İspanya’nın Alicante şehrinde, 1994 yılında Macaristan’ın Budapeşte’sindeki beraberliğin adı “Avrupa Meyve, Bağ ve Zeytin IPM Çalıştayı” idi. Sekiz yıl önce (1985) “Entegre Ürün Yönetimi (ICM)” olarak başlayan toplantılar doksanlı yıllarla birlikte IPM‘e odaklanmıştı. İlk yılında sahneye çıktığımda (1993/Alicante) benim için IPM’den söz etmek kolaydı. Çünkü sorumluluk alanım teknikti ve IPM’in olası satışı kısıtlama kuşkularıyla satışın karşı çıkışlarını görmezden gelebiliyordum. Ertesi yıl katıldığımda rol ve sorumluluğum değişmişti: Bölgesel Satış Müdürü olmuştum. Bu nedenle Budapeşte’de IPM toplansına katıldığımda (Mart 1994) aklım ülkemdeydi ve 4 Nisan kararlarıyla zıplayan dövizin, yüzde binlere varan gecelik repo fazileri nedeniyle borçlarını ödemeyen müşterilerle (kamu kuruluşları dahil) cebelleşmenin stresi içindeydim. Bu nedenle Budapeşte’de zona olmuş ve yurda sedye ile dönmüştüm. O iki yılda IPM çerçeveli çalıştayları sadece IPM öğretisi olarak görmüştüm. Bu öğrenmenin ne tür bir “Kelebek Etkisi” yaratacağını görememiştim.

Daha sonra İsviçre Commugny‘deki IRM (Insecticide Resistance Management / Dayanıklılık Yönetimi), Portekiz Lizbon‘daki “ECPA (Avrupa Ülkeleri Bitki Koruma Birliği) Toplantısı” ile üçüncü parça da yerine oturuyordu: Emniyet (Safety). Ne var ki, benim için bu üç parça (Aplikasyon Teknikleri, IPM ve Emniyet) hala bir potada buluşmamıştı. Ne zamana kadar ?

Cibalı Dr.Vorley > X.Ledru : SFP-FST Nasıl gelişti ? Neler sağladı ?

İster SIT-2022 olsun, isterse FST-1995 bu tür eylemlerde iki kritik adım var. İlki “kavramları uygulamaya koymak“, ikincisi uygulamaya hız kazandırmak”. Google “vorley fst” sözcüklerini yazarsanız, ilk sırada bir yazıma ulaşırsınız (https://www.copcu.com/2013/02/17/yasam-bufesinde-keyif-ve-gurur/). İkinci sırada “FST Kavramının Babası” olan Cibalı Dr.W.Vorley’in 2004 yılında yazdığı bir makalenin pdf sayfasına erişirsiniz (Reconciling shareholders, stakeholders, and managers: Experiencing the Ciba-Geigy Vision for Sustainable Development). Üçüncü sırada da karşınıza derneğimizin blogunda 11.03.2022 de yazdığım “+IPM+” yazım karşınıza çıkar (https://borzem.copcu.com/ipm/).

Uzun lafın kısası; bugün (Turanlı et all; SIT-Sidney), dünden (Zümreoğlu et all; SIT-Japonya+) güç alarak yarınlara (SIT-Menderes+) uzanıyor. Geçmişe bakarak geleceğe uzanan noktaları birleştirme gücü artıyor. Küçük adımlarla büyük sonuçlara ulaşırken bize öykülerinizi anlatın; bize yazın. Çabalarınız, eylemleriniz, deneyimleriniz, bilgi ve beceriyle algılarınız, yargılarınız ve katkılarınız sözcüklerdeki sesinizle “Kurumsal Akıl Arşivimizde” yerini alsın. Sizden sonrakiler sıfır noktasından değil, bir adım ileriden başlasın. Unutmayın ki, sözler uçar yazılar baki kalır. Umutlarımı koruyarak bekliyorum. Sağlık ve esenlik dileklerimle yolunuz açık ve aydınlık olsun.

Doç.Dr.Mustafa Copcu

Dernek Başkanı

www.copcu.com

Kategoriler
Uncategorized

Dostum (!) AMS

“Bugün, dünden güç alarak, yarınlara uzanır”

Dr.Aydın Zümreoğlu

Yarım Asırlık Beraberlik (AZ & AMS)

Özellikle Ege Bölgesi mandarin üreticileri tarafından Akdeniz Sineği olarak bilinen Akdeniz meyvesineği (AMS; Mediterranean Fruitfly kısaca Medfly; Ceratitis capitata Wied) dünyanın ve ülkemizin en önemli turunçgil ve meyve zararlılarından biridir. Dünyada, tropik ve subtropik bölgelere yayılmış olup 40 ı birinci derecede olmak üzere 120 adet bitki konukçusu olduğu saptanmıştır. Ülkemizde Ege ve Akdeniz sahil şeridi boyunca devamlı yaşamakta olup 17 si birinci derecede 21 konukçusu kaydedilmiştir. Geniş bir coğrafi alana yayılması, çok sayıda döl vermesi, yayılma ve uçuş yeteneği, çok sayıda konukçuya sahip olması ve yeni konukçu bulabilme özellikleriyle ekolojik olarak (r) stratejik bir tür olarak tanımlanmıştır.

Akdeniz Meyvesineğinin Ergin Dişisi

Ana vatanı Afrika’nın kuzeyi ve Akdeniz kıyıları olarak bilinen bu zararlı, bir yüzyılı aşkın yaşamını sürdürmektedir. Meyveleri kurtlandırarak kalitelerinin bozulmasına, yumuşamasına ve dökülmesine neden olan AMS ne karşı başlangıçta sınırlı sayıda insektisit ile kaplama ilaçlama şeklinde yapılan kimyasal mücadele, Meyve sineklerinin (Diptera-Tephridae) fermente şeker ve hidrolize protein karışımı kimyasallar tarafından cezbedildiğinin belirlenmesinden sonra “insektisit+cezbedici” kombinasyonu ile havadan ULV (Ultra Low Volume) ve yerden “kısmî dal ilaçlaması” şeklinde mücadele yapılmıştır. Bu kimyasal mücadele yöntemi hâlâ başarıyla sürdürülmesine rağmen her zaman tam bir sonuç vermeyebilir. AMS’nin bir dış karantina zararlısı olması ve gümrük kapılarında toleransı olmaması nedenleriyle diğer turunçgil üreticisi ülkelerle rekabet edebilmek amacıyla daha etkili ve daha güvenilir alternatif mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi zorunlu olmuştur.

Alternatif Mücadele Yöntemi Arayışları ve SIT

Bu yöntemlerden AMS için en yaygın kullanılanlardan biri, başlangıçta “Genetik Mücadele”, sonraları “Biyoteknik Mücadele” kapsamı altında isimlendirilen “Kısır Böcek Salma Tekniği / Sterile Insect Technique (SIT)” olmuştur. SIT, şu espriye dayanmaktadır: Laboratuvar koşullarında kitle üretimi (milyon) mümkün olan zararlıların; iyonize radyasyon ile kısırlaştırılıp, uygun bir yöntemle doğal populasyon içine salınmasıyla kısır erkeklerin doğadaki dişilerle çiftleşmesi sonucu, yeni bir nesil meydana gelmeyeceğinden bu işlemin devamlı uygulanması sonucu doğal populasyon baskı altına alınıp sonuçta eradike edilebilecek olmasıdır, SIT’in esası…

Burgu Kurdu’ndan AMS’ne

Bu yöntem ilk kez ABD de sığırlarda ve bazı büyükbaş hayvanlarda zarar yapan Sığır Burgu Kurdu (Screw Worm Fly; Cochliomyla hominivorox Cog.)na karşı yapılan önçalışmalar sonucu başarılı olmuş ve uygulanmıştır. Zararlının populasyon dinamiği üzerinde yapılan çalışmalar sonucu üreme potansiyeline bağlı olarak populasyon yoğunluğunda çok değişik farklılıklar gözlenmiş ve teorik populasyon hesaplamalarıyla zararlının üreme potansiyeline müdahale edildiği takdirde populasyon yoğunluğunun düşürülebileceği ve hatta zararlının tamamen eradike edilebileceği kanısına varılmıştır.

...Ve Sorular, Sorular (Kritik Başarı Faktörleri)

Ancak zararlının üreme potansiyeline nasıl müdahale edilecekti ? Araç ne olmalıydı ? Konu bir müddet teorik özelliğini korumuş ancak belirli bir süre sonra genetikçi Mueller’in X ışınları ile Drosophila sp. üzerinde yaptığı mutasyon ve kromozom çalışmaları sonucu böcekte kısırlık meydana gelmesi, beklenen aracın bulunmasına neden olmuştur. Bu araç radyasyondu. Bugün alternatif mücadele yöntemlerinin en güncel konularından biri olan “Kısır Böcek Salma Tekniği (SIT) böylece doğmuş oldu.

Sığır Burgu Kurdu’na karşı ilk kez Curacao (Karayipler) adasında yapılan uygulamaların olumlu sonuçlar vermesinden sonra geniş saha uygulamalarıyla zararlı ABD’nin güneybatı eyaletleriyle ile Meksika’dan tamamen eradike edilmiştir. Uygulamaların bu başarılı sonuçlarından sonra gözler meyve sineklerine çevrilmiş, özellikle AMS birinci hedef olmuştur. Zararlının laboratuvar koşullarında ekonomik bir kitle üretiminin (milyon) mümkün olması, uygulanan kısırlaştırıcı dozun eşey hücreleri dışında somatik hücrelerde belirgin bir zarara neden olmaması, ışınlanan pupalardan çıkan erginlerin doğada biyo-ekolojik özelliklerini sürdürmesi, tekniğin umutvar olmasına neden olmuştur. Örnek olarak ABD’lerinde Kaliforniya ve Florida, Meksika, Arjantin, Capri (Italya), İspanya ve Guatamela’da yapılan çalışmaları belirtebiliriz. Guatamela’daki uygulamalar halen sürmektedir.

Sadece Kısır Erkek Salımı; kolay mı ? (GSS)

SIT uygulamalarını ana hatlarıyla belirttik; ancak biraz daha detay görelim bakalım. O kadar kolay mı ? Değil tabii; önce milyonlarca sineği laboratuvar koşullarında üreteceksin. Erginleri (erkekleri), yüksek oranda (yüzde yüz ve ona yakın) kısırlaştıracak dozu belirleyeceksin. Saptanan bu dozun ışınlanmamış bireylerin sahip olduğu biyolojik özelliklerine (somatik hücrelere) minimum etkili olmasını bekleyeceksin. Bu amaçla ergin çıkışından 1-2 gün önce belirlenen dozla ışınlanmış pupalardan çıkan erginlerin açılma yüzdesi, uçma kabiliyetleri, hayatta kalma süresi, oluşan kısırlık yüzdesi, feromen üretme, çiftleşme ve cinsel rekabet kabiliyetlerine ait kalite parametrelerini saptayacaksın. Buna ek olarak, ışınlanmış bireyleri doğaya salma yöntemi ve bu periyotta yapılan çalışmalar da ayrı bir çalışma konusu olarak çok önemli. Burada aklımıza şöyle bir soru gelebilir: Doğaya hem erkek hem de dişi bireyleri içeren ışınlanmış populasyonu salıyoruz. Bu bir sorun mu ? Burada beklenen, salınan kısır erkeklerin populasyonda doğal olarak bulunan fertil dişi bireylerle çiftleşmesidir. Ancak salınan populasyonda az da olsa bulunan kısır dişiler de- her ne kadar döllenmiş yumurta meydana getirmese de- populasyondaki erkeklerle çiftleşecektir. Buna ilave olarak salınan populasyona ait kısır dişiler yumurtlama refleksiyle meyvelerde istenmeyen vuruk delikler açarak meyve kalitesini bozabilecektir. Bu amaçla sadece kısır erkeklerin salınması amacıyla bazı genetik mekanizmalar geliştirilerek (yumurta döneminde elde edilen yumurtaları yüksek sıcaklığa maruz bırakmak, 34,5 derecede 24 saat tutulunca dişi embriyolar ölmekte ve sadece erkekler sağ kalmaktadır), pupa döneminde oluşan renk farkıyla (normal pupalar beyaz, kahverengi pupalar kısır erkek) genetiksel olarak cinsiyeti tanımlanmış bireyler (Genetic Sexing Strains: GSS) elde edilerek sadece kısır erkeklerin salımı gerçekleştirilebilmektedir. Halen bu yöntem uygulanmaktadır. Daha ilerde de AMS’ne karşı ülkemizde yapılacak SIT uygulamalarında GSS yönteminin kullanılması planlanmaktadır.

Ülkemizdeki SIT Çalışmaları

Ülkemizde SIT ve benzeri araştırmaları içeren çalışmalar yetmişli yıllarda Bornova Bölge Zirai Mücadele Araştırma Enstitü (BORZEM) tarafından başlatılmıştır. Zararlının laboratuvar koşullarında ekonomik kitle üretimi araştırılmış ve lokal koşullarda en uygun larval üretim yöntemleri geliştirilmiştir. Buna ilave olarak Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK; kurumun yeni adı Türkiye Atom Enerjisi Ajansı: TAEA) tarafından desteklenen “Akdeniz Meyvesineği’ne Karşı Genetik Mücadele Olanaklarının Araştırılması Projesi (TAEK 105016)” kapsamında erginlerde yüzde yüze yakın kısırlık oluşturacak gamma radyasyon dozu saptanmıştır. Radyoaktif fosfor P32 ile etiketlenmiş bireyler doğaya salınıp belirli mesafelere asılmış tuzaklar tarafından tekrar yakalanarak bireylerin uçuş mesafesi, yayılması, doğada canlı kalma süresi ve cinsel rekabet gücü gibi biyo-ekolojik özellikleri araştırılmıştır. Bu temel araştırmalar sonucu 1980-1981 yılları arasında İzmir-Çeşme’de, şimdi beach-club’ların doldurduğu, yarı izole Aya Yorgi koyunda, dört hektarlık bir mandarin bahçesine yaklaşık 3,2 milyon kısır birey salınarak hiç ilaçlama yapılmaksızın %81.25 oranında bir etki elde edilmiştir (Bu araştırmaların nihani raporunun Enstitü Araştırma Komitesi’nde kabülünden sonra komite başkanı Dr.Mustafa Copcu bizzat teşekkür etmiştir.)

Salım öncesi açılmış bir karton kutu
Kısır Böcek Salımı (SIT; Çeşme-İzmir)

Çeşme’de yapılan bu SIT uygulaması, yaklaşık on yıl sürdürülen araştırma ve çalışmaların bir demonstrasyonu olmuştur. Bunu takiben konunun kapsamlı bir geniş saha uygulama projesine dönüştürülmesi için Bakanlık ve TAEK (TAEA) nezdinde yapılan girişimler her nedense zamana bırakılmıştır.

BORZEM, Tarım Bakanlığınca Biyoteknoloji Konu Enstitüsü olarak belirlendiğinden tuzak cezbediciler ve bunların geniş saha uygulamaları kapsamında biyolojik mücadele ile entegre edilmesi konusunda da pek çok araştırma yapılmıştır. Dr.Pervin Önder, Dr.Bahriye Hepdurgun, Dr.Yüce Pala, Uzman Metin Çakıcı, Dr.Türkan Koçlu ve Dr.Özlem Altındişli’nin AMS ve benzer konularda değerli çalışmaları vardır. Yeri gelmişken bu arkadaşlarımın isimlerini de belirtmek istedim.

Ayrıca Enstitümüz 1987-89 ve 1997-99 yılları arasında benim koordinatörlüğümde “IAEA-Pest Control Section” tarafından desteklenen “Akdeniz Meyvesineğine Karşı Tuzakların Standardize Edilmesi ve Zararlının Dişi Bireylerine Karşı Tuzak+Cezbedici Sistemlerin Geliştirilmesi” amacıyla iki adet proje yürütmüştür. Yedi Akdeniz ve dört Güney ve Orta Amerika ülkesinin katıldığı araştırmalar sonucu zararlıya karşı geniş saha SIT uygulamalarında kullanılacak “tuzak+cezbedici kombinasyonları” belirlenmiştir.

Soğukhava Depoları ve Japonya Yolları

Sevgili dostumuzla(!) bir başka kulvarda kapıştık. Japonya’ya greyfurt ve limon ihracatı ile ilgili olarak Japonya tarafından AMSnin ülkemizde varlığı nedeniyle konulan ambargoyu kaldırmak amacıyla BORZEM ve ticari soğuk hava depolarında bir seri çalışma ve araştırma yürütüldü. Japon Tarım Bakanlığı ülkelerinde bu zararlı olmadığı için böyle bir ambargo koyduğunu ve zararlının bilinen konukçularının ihracatında diğer mücadele yöntemlerinin yüzde yüz başarılı olmadığını ancak soğuk hava uygulamalarıyla (cold treatment, cold sterilization) %100 başarı elde edileceğini ve böyle bir çalışma yapılıp raporlarının sunulmasından sonra ihracata izin vereceklerini belirtmiştir. Araştırma süresinde iki kez Japonya’yı ziyaret ettim ve Japon Tarım Bakanlığı ve ilgili firmalarla, sunulan periyodik raporları ve sonuçları tartıştım.

Yokahoma Plant Protection Institute’ün ziyareti (Sağ baştaki Tokyo Büyükelçiliği Ticaret Müşaviri Mete Erer)

Japonlar neden çok şaşırdı ?

İzmir’de ön çalışmalarımız için seçtiğimiz soğukhava depolarının birinin adı NARITA idi. Bu marka depoların sahibi olan Nazım fkı Tartaroğlu’nun üç isminin ilk hecelerinden oluşmuştu. Öte yandan Japonların uçağa atlayıp geldikleri Tokyo Havalimanının adı da NARITA idi. Böylece yerli NARITA’dan Japonyalı NARITA’ya uzandı çalışmalarımız. Bu benzerliği gören Japonlar şaşkınlıklarını gizleyemedi. Ne güzel bir rastgeliş değil mi ? Her şey yolunda gidiyordu. İzmir’den sonra Seferhisar’da daha büyük çapta sürdü çalışmalarımız ve …

Sunulan dokuz adet rapor ve alınan nihai sonuçla 0,5(+/-)0,5 C (ve %90 nem) düşük sıcaklık koşullarında 12 gün soğuk hava sterilizasyonu uygulanan meyvelerde meyve içerisine laboratuvar koşullarında enjekte edilen yumurta ve larvalarda %100 ölüm oluştuğu gözlenmiştir.

Raporların incelenmesi

Bu koşullarla İzmir-Seferhisar’da büyük bir soğuk hava deposunda (Meyna A.Ş.İzmir) büyük çaplı bir deneme yapılmış ve ülkemizi bu amaçla ziyaret eden Japon Tarım Bakanlığının iki eksperi denemeyi yerinde görmüşlerdir.

Soğukhava deposu duvarına monte edilmiş sıcaklık ölçerler ve hibrit kaydediciler

Eksperler Enstitü laboratuvarlarında da inceleme yapmışlardır.

Japon uzman laboratuvar çalışmalarımızı inceliyor

Bakır vs Platin

Araştırma ve çalışmaları olumlu bulan eksperler, denemede kullanma olanağı bulamadığımız meyve içi sıcaklığını ölçen platin Pt-100 termik bağlantılar kullanılarak denemenin bir kez daha yinelenmesini ve benzeri sonuçlar alındığını içeren raporların sunulmasını takiben Japon Tarım Bakanlığınca kamu oyu duyurusu (public-hearing) yapılarak ambargonun kaldırılabileceğini belirtmişlerdir.

Soğukhava deposundaki meyvelere batırılmış termik bağlantılar

Japon eksperler belki de haklı olarak bu önemli konuda elde edilen sonuçlara aşırı temkinli bir görüşle yaklaştılar. Ancak dokuz yıllık araştırmaların uygulandığı bu denemede elde edilen tüm sayım ve sıcaklık kayıtlarında, zararlının yumurta ve larvalarında %100 ölüm meydana getirdiği kendilerince de kabul edilmesine karşın bu malzeme farkı nihai kararın verilmesi ve ambargonun kaldırılmasında sorun olmuştur.

Soğukhava uygulama periyodu sonunda meyve içinde görülen ölü larvalar

Meyve içi sıcaklığını platin uçlu sıcaklık ölçerler ( o aşamada ülkemizde temin edilememiştir) yerine bakır uçlu termik bağlantılarla ölçülmesi nedeniyle böyle kapsamlı bir denemenin tekrarı istenmiştir. Bu istek bence, gerçek bir haksızlık olmuştur. Küçük çapta bir uygulama isteyebilirlerdi. Bu isteği gerçekleştiremedik. Bundan sonra ülkemizde daima şikayet ettiğimiz bürokratik engellerle yüz yüze kaldık.

Kamu / Özel Sektör İşbirliği

Bakanlık ve ana şirket arasında özellikle meyve temini yönünden çıkan anlaşmazlık (denemede istenilen yükleme faktörünün elde edilebilmesi için soğuk hava deposu tamamen doldurulmuş ve 114.422 kg greyfurt ve 123.328 kg limon kullanılmıştır), soğuk hava deposunun bağlı olduğu uluslararası şirketin karşılaştığı darboğazlar (ismi bende saklıdır) ve bazı diğer nedenlerle denemenin bu organizasyonla tekrarı mümkün olmamış ve 12 yıllık çalışmalardan nihai sonuç alınamamıştır.

Dünden Bugünle Yarınlara: Yeşeren Umutlar

Bu konunun 2000 yılından sonra Enstitüdeki arkadaşlar tarafından ele alındığı ve sonuçlandırıldığını öğrendim. “Öğrendim” diyorum; çünkü konu ile ilgili bir yayın, bir bildiri, bir doküman görmedim. Gözümden kaçmış olabilir, Ayrıca bizlerin bulgularının, onların çalışmalarına bir nebze de olsa yararı olduysa sevinirim. Her neyse. Arkadaşların başarılarını başta Metin Çakıcı ve projemizde emeği geçen diğer arkadaşlar olmak üzere tebrik ederim.

Gelelim bugüne; edinilen bilgiye göre Tarım Bakanlığımız ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) işbirliği ile “Türkiye’de Akdeniz Meyvesineğinin Baskılanması ve Eradikasyonu İçin Kısır Böcek Salma Tekniğinin Uygulanması” isimli bir proje BORZEM tarafından yürütülmek üzere başlatılmıştır. Bu projenin bütçesi şimdilik 972.450 Euro olup, büyük bir kısmı IAEA tarafından karşılanmaktadır. Bu projenin kapsamında, uygulamaların 2024-2025 yılları arasında İzmir ili Menderes ilçesinde 2.000 hektarlık bir mandarin alanında yürütülmesi planlanmıştır. Bunu takiben projedeki gelişmelere göre Ege ve Akdeniz kıyılarında uygulamaların devamı gündeme alınacaktır. Proje çalışmalarıyla ilgili olarak 2022 yılı Haziran ayı başlarında Meksika ve Çin’den gelen iki yabancı uzman Enstitümüzü iki hafta süreyle ziyaret etmiş, proje çalışmalarıyla ilgili teknik yönden toplantılar yapmış, namzet uygulama sahalarını gezmiştir. Yapılan son toplantıya Enstitü Müdürümüz Dr.Tevfik Turanlı beni de davet etmek nezaketinde bulundu. Memnun oldum; teşekkür ediyorum.

Bu toplantıda projenin uygulama periyodunda yapılacak çalışmaları eksper olarak inceleyecek Senyör Gerardo Ortiz Moreno ile tanışarak karşılıklı bilgi aktarımında bulunduk. Çok mütevazi ve bilgili bir araştırıcı izlenimi bırakan Senyör Gerardo, projenin başarılı olması için elinden gelen katkıda bulunacağını belirtti.

Bu arada edindiğim bir diğer bilgiye göre, proje çalışanlarından sayın Ümran Akkan Demirer tarafından “Akdeniz Meyvesineği ile Mücadelede Kısır Böcek Salım Yönteminin Geliştirilmesi ve Etkinliği Üzerinde Araştırmalar” isimli bir doktora projesi yürütülmekteymiş. Bu proje kapsamında kısırlaştırma öncesinde, kısırlaştırma süresinde ve sonrasında optimum kalite kontrol parametreleri araştırılarak ve kullanılarak 2022-2023 periyodunda İzmir-Karaburun ilçesinde bulunan 25 hektarlık yarı izole turunçgil alanlarında zararlıya karşı pilot ölçekte SIT çalışmaları yapılacaktır. Ümran hanımın doktora konusunun IAEA tarafından desteklenen proje ile paralellik göstermesi, ayrıca araştırıcının 2021-2022 yılları arasında Avusturya-Viyana Seibersdorf Laboratuvarlarında konu ile ilgili olarak dokuz aylık bir eğitim görmesi, çalışmalara belirgin bir katkı ve hız kazandıracaktır.

BORZEM tarafından yürütülen IAEA destekli bu projenin başarılı sonuçlar vermesi halinde, uygulamalar ülkenin daha geniş turunçgil alanlarına yayılabilecektir. Böylece Akdeniz Meyvesineği mücadelesi üreticinin bireysel ölçekte yapmakta olduğu kimyasal mücadele yönteminden “Geniş Saha Uygulaması ( Area Wide Control)” yöntemine dönüşecektir. Yöntemin biyolojik ve diğer biyoteknik yöntemlerle entegre edilmesi, insan ve çevre sağlığının korunması, turunçgil ihracatı ile ilgili sorunların ortadan kaldırılması veya en aza indirilmesiyle ülke ekonomisine önemli katkılarda bulunacaktır.

Bu projenin oluşması için büyük çaba gösteren, aynı zamanda proje koordinatörlüğü görevini yürüten Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü (BORZEM) Müdürü Dr.Tevfik Turanlı ve proje çalışanlarına başarılar dilerim.

Dr.Aydın Zümreoğlu

******************************************************

P.S. Bu yazıyı neden yazdım ?

  1. Yaklaşan turunçgil ve özellikle mandarin sezonu dolayısıyla konunun, AMS’nin güncel bir özelliği var.
  2. Böyle bir konuyu “Borzemliler” web sayfasında yazmak için Dernek Başkanı Dr.Mustafa Copcu’ya söz vermiştim.
  3. Akdeniz Meyvesineği ile yarım asırlık dostluğumuzu hikaye ederken çok güncel bir koordinasyon olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA)nın desteği ile Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü tarafından çok yakın bir zamanda yürürlüğe giren “Türkiye’de Akdeniz Meyvesineğinin Baskılanması ve Eradikasyonu İçin Kısır Böcek Salımı Tekniğinin (SIT) Uygulanması” isimli projeye kısaca dikkat çekmenin uygun olacağını düşündüm.
  4. Bu yazıyı yazma nedenlerimden birisi olmamasına karşın yazıyı bitirdiğim sırada kendimle bir hesaplaşmaya girdim. Bu sevimli dost ve düşmanımla yarım asrı aşkın bir tanışıklığım, beraberliğim var. Kanadına tutunarak Atina (Yunanistan), Viyana (Avusturya), Hawaii (ABD), Madrid (İspanya), Casablanca (Fas), Penang (Malezya), Madeira (Portekiz), Guetamela City (Guetamela) ve Tokyo (Japonya)’yu ziyaret ettim. Giderken dostluk ama gittiğim toplantı ve sempozyumlarda onu yok etme planları yaptık. Şimdi halen kısıtlı da olsa uzaktan yok etme organizasyonlarına burnumu sokmaya devam ediyorum. Meslek hayatım boyunca görev gereği senelerce ona karşı savaş açtım; sonra da onun sayesinde dünyanın değişik, güzel ve cazip beldelerini gördüm. Tam bir ironi… Ne dersiniz dostlar, biraz ayıp mı oldu ? Haksızlık mı ediyorum ? Neyse, bana sorarsanız yine de “long live Medfly

Dr.Aydın Zümreoğlu, 01.06.1939 tarihinde İzmir’de doğmuştur. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Sağlığı Bölümünden 1964 yılında mezun olmuştur. Askerlik sonrası 1966 yılında Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü (BORZEM) Meyve Zararlıları Laboratuvarında asistan olarak göreve başlamış ve emekli olduğu 2000 yılına kadar kesintisiz olarak aynı laboratuvarda 34 yıl çalışmıştır. Radyoizotopların ve radrasyonun entomolojide kullanımı konusunda ABD-Florida’da aldığı eğitim kariyer yolculuğunu belirleyen ustalık adımı olmuştur. Akdeniz Meyvesineği (AMS) üzerinde doktora yapmıştır. ABD’lerinde bir yıl süreyle SIT çalışmalarına katılmıştır (1977). Hawaii’den Japonya’ya, Fas’tan Malezya’ya AMS ve SIT çalışmaları ve daha fazlasıyla Enstitümüze, Tarımsal Savaşımıza ve Ülkemize değerli katkılar sağlamıştır. Ben “bilginin zekatı” olduğuna inanıyorum ve görüyoruz ki Aydın bey “bilginin zekatını vermeyi” sürdürmektedir. Sağlık ve esenlik dileklerimle teşekkür ediyorum. Yolu açık ve aydınlık olsun. Mustafa Copcu

Kategoriler
Uncategorized

Pre.SIT

“…Geleceğe uzanan noktaları geçmişe bakmadan birleştiremezsiniz (SJobs);Bugün, dünden güç alarak yarınlara uzanır (DCDeniz); …Ne kadar geriye bakarsanız o kadar ileriyi görürsünüz (WChurcill)…”

Hey gidi günler hey ! Öyle bir geçer zaman ki hasreti içimde baki…

Merhaba

Altı ay geçmiş aradan. Ne ben bir şey yazmışım, ne de bir başka dostum “Borzemliler org” da yayımlansın diye bir istekte bulunmuş. Laf aramızda blogumuz dışında hiçbir etkinliğimiz de olmadı aradan geçen bir yılı aşkın sürede. Yönetime nasıl geldiğimiz ve neden geldiğimiz de hepinizce iyi biliniyor. Genel kurul toplantısında “fesih” maddesini görünce rahmetli müdürümüz ve derneğimizin kurucusu Dr.Türkoğlu‘nun kemikleri sızlamasın diye görevi üstlendik. Başta Seher hanım olmak üzere yönetimdeki arkadaşlarıma en azından yasal zorunlukları yerine getirmede gösterdikleri duyarlılık için teşekkür ediyorum.

Neden şimdi bu yazı ?

Pandeminin kısıtlarına sığınıp sessiz sedasız süremizi doldurmaya çalışırken beni sevindiren bir telefon ve bir mektup aldım. Grubumuzda benim dışımda bilgi, deneyim ve anılarının öyküleriyle dünden yarına uzanan sürecin bugününe katkı sağlayan bir yayın yapma isteği geldi; sevincim heyecana dönüştü. Peşinen teşekkür ediyorum.

Bugün söz konusu dökümanı yayına hazırlamak için belli bir aşamaya geldik. Redakte etme ve editleme için biraz daha zamana gereksinim duyuyoruz. Bu yazıdan amacım, sevincimi ifade etmek, müjdelemek ve teşekkür etmektir.

Yazıyı ve yazarını sonraki yazıda göreceksiniz. Kendisi 1964 EÜZiraat Fakültesi mezunu. Tüm meslek yaşamı Enstitümüzde geçmiş (1966-2000). Ustalık yolculuklarına ABD deki eğitimlerini de katarak özgün yolunu çizmiş, bu yoldaki yoldaşını seçmiş. Emekli olmuş ve aradan yirmi yıl geçmesine rağmen yine uzmanlık alanındaki deneyimleriyle yinelenen çalışmalara katkısı için çağrı almış. Davete icabet etmiş ve umuyorum ki bu yolda görüşleriyle yeni çalışmalara hız kazandıracaktır. Şimdilik isim vermeyeyim ve azıcık gizem girsin sözcüklerin arasına.

Önceki altı yazımın son paragraflarından kısa alıntılar yapıp yeni yayını bekleme sürecinde ilişkileri sıcak tutmaya çalışayım.

  1. Bilmek Yapabilmektir (12.01.2022): Konyalı Mehmet’in öyküsü; bu öykü mesaj doludur. Bu öyküden sonra hep kendimi sorgulamışımdır: “Ankara’nın nerde olduğunu bilmek mi; yoksa Ankara’ya gidebilmek mi daha önemlidir ?“ Bu sınavdan çıkardığım ders “Bilmek, yapabilmektir”. Ankara’nın nerede olduğunu bilip de Ankara’ya gidemiyorsan bu bilginin sana ne yararı olacaktır ?
  2. Kırmızı Tulum (14.01.2022): Sözün özü; tulumbayı tek başına sırtlamak için gerekli olan güç sizdedir. Bunun için, kendinizi sorgulayın. Sahip olduğunuz değerlerin farkına varın. Farkındalığınızı geliştirin. Farkındalığınız gelişirse; daha fazla seçenek olduğunu görürsünüz. Farkındalığınız gelişirse daha fazla seçenek içinden daha doğru seçimler yaparsınız. Daha doğru seçimlerle daha iyi sonuçlar alırsınız. Siz yeter ki isteyin. Güç sizde…
  3. Beyaz Kitap (17.01.2022): Sunumumda son slayt olarak adına “Alicante Horozu” koyduğum bir karikatürü göstermiştim. İzleyenlerin sessizliğini, tepkisizliğini görünce şok olmuştum. O andaki belki beş saniye bana yıllar gibi uzun gelmişti. Daha sonra alkışlar ve kutlamalar kariyer yolculuğumu belirleyen köşe taşı oldu Alicante IPM Toplantısı. Daha sonra İsviçre destekli sekiz “FST (Farmer Support Team/Çiftçi Destek Ekibi)” projemin oluşuna kapı açtı Alicante ve ertesi yıl Budapeşte’de yapılan IPM toplantıları. Buna ait yazımı blogumda (www.copcu.com) okuyabilirsiniz
  4. Firmacılarımız (21.01.2022): Sözün özü; kendinizi sorgularsanız sahip olduğunuz değerlerin farkına varırsınız. Farkındalığınız gelişirse daha fazla seçenek olduğunu görürsünüz. Yeri ve zamanı gelince, bilgi, beceri ve tutumlar olgunlaşınca önünüze yeni bir kapı açılır. Benim de açıldı. Ani bir kararla iki gün içinde ben de firmacı oldum. Kamuda ya da özel sektörde olmanız fark etmiyor. İki taraf da örneğin “IPM” den söz ederken önemli olan teoriden pratiğe geçebiliyorsanız; “bilmek yapabilmektir” sözüne inanıp da olumlu bir sonuç yaratmaya katkı sağlıyorsanız yolunuz açık ve aydınlık olsun.
  5. 91nci Yıl (15.02.2022): Yazımı rahmetli müdürlerim ve yönetimlerinde yaşadığım on altı yılın anılarıyla öykülendirip Necati Kaşkaloğlu, Dr.Kazım Türkoğlu ve Dr.Coşkun Saydam‘ı da yad etmek için sürdürmek istiyordum. Ancak bir blog yazısına sığmayacak uzunlukta olacağı için şimdilik, bugün için, 15 Şubat 2022 tarihinin önemi ile burada rahmetli Nihat beyin belleğimdeki anılarıyla sonlandırıyorum. Rahmetli olan enstitümün tüm yönetici ve çalışanlarını şükranla anıyorum ve daha nice yıllarda Enstitümün tarıma katkılarını artırarak sürdürmesi dileği ile sağlık ve esenlik içinde enstitü müdürüm Dr.Tevfik Turanlı‘dan gelecek müjdeli haberle en kısa zamanda görüşebilmeyi umuyorum. Borzemliller sayfamıza katkılarınız bekliyorum.
  6. +IPM+ (11.03.2022): Uzayan sözün kısa özü; yazıma biraz uzunca bir video ekledim ve diyorum ki, siz yeter ki isteyin. Size hiçbir dilek verilmemiştir ki, gerçekleştirmek için gerekli olan güç de beraberinde verilmemiş olsun. Güç sizde. Bu dünya GAT Dünyası; ver ki alasın… acta non verba / laf değil eylem. Lütfen sorularınız olursa çekinmeden sorun. Katkılarınız ise beni sevindirir. Umarım bu yazımdan “öykülerin gücü” adına bir iz kalır belleğinizde. Sağlık ve esenlik dileklerimle yolunuz açık ve aydınlık olsun.

Ve dediğim gibi bir telefon mesajı ve sonrasında içtenlikle paylaşılan yirmi sayfaya yakın el yazısı ve özgün fotoğraflar. Yarım asırlık meslek yaşamının odağına yerleşen konu, oluşturduğu zararla “düşman” ve çözüm için sağladığı olanaklarla “dost” olarak tanımlanan (bu bir espri, bir ironi) yakışıklı bir böceğin seks yaşamı dahil başına gelenler. Kanadına tutunan araştırmacımızı Hawai’den Japonya’ya, Portekiz’den Malezya’ya ve daha pekçok ülkeye götürüyor. Her kişiye nasip olmaz kamu-özel sektör işbirliği içinde böyle uzun soluklu bir çalışma. On yıllık çalışmalar sonunda “tamam” denilip uygulamaya aktarılması ve soruna çözüm olması beklenirken; sürpriz bir “devam” kararı çıkınca hissedilen “haksızlık” yıllar sonra aynı konuda yeniden ciddi adımlar atılmasına neden oluyor. Acaba bu kez sorun kökten çözüme ulaşacak mı ? Araştırıcımız neden böyle bir yazıyı ve neden şimdi yazmayı, yayınlamayı, paylaşmayı yararlı görmüştür ? Bu soruyu kendisi açık yüreklilikle yanıtlamaktadır.

Kimi zaman öylesine iz bırakan rastgelişler vardır ki şaşırmak için Türk olmak gerekmez. Örneğin İzmir’de ön çalışmaların yapıldığı yerin adı ile, Japonya’daki hava limanının adının tümüyle aynı oluşu tamamen bir rastgeliştir ve bunu bizzat gören Japonlar hayret içinde kalmışlardır. Peki buna şaşıran Japonların İzmir’de ne işi vardır; Kapadokya’daki peri bacalarını yerli hainler yıkmadan görmek yerine ?

Şimdi 1986 yılına ait mesleki ve enstitümle ilgili bir anıma yer vermek istiyorum. İlk anda yazımın amacıyla uyumsuz gibi görünse de daha sonra ikisi arasındaki benzerliği “kırılma noktası” ile açıklayacağım.

Özel sektöre geçtiğim ilk yıl ve Bağda Külleme (Uncinula necator) mücadelesi için bir fungusitin ruhsatlandırılması görevim var. Usulüne uygun başvurular yapılmış; konu uzmanı deneme yapmayı kabullenmiş ve ilacı firmasının önerdiği doz ve aralıklarla uygulayıp olumlu raporunu yazıp Enstitü Araştırma Komitesine sunmuş. Komite çiftçi koşulları için belirtilen talimatlardaki yönteme göre yapılmadığı için çalışmanın bir yıl daha tekrarlanmasına karar vermiş. Komiteye ilacın sahibi firma (firmacı) girmediği için kararın hatalı olduğu doğal olarak savunulamamış. Firma için ciddi bir kayıp bir yıl daha beklemek; çünkü diğer rakip firmalar benzer yapıdaki ve etki mekanizmasındaki ilaçlarını beş yıl önce pazara sokmuşlar. Pazar ballı. Geç kalmamak önemli. Firma(cı) çözümü “Çalışma Grubu“nda bulur ve bir yıl daha denemek gerekmediği kararı ile ilaç kullanım iznini alır.

Komitenin aldığı karar neden hatalıydı ? sorusu olursa onu da bir başka yazıda açıklarım ya da doğruca sorarsanız yanıtlarım. Şimdilik bu kadarla kalsın öyküm. Peki “pek yakında” yayınlanacak olan yazı ile bunun ne ilgisi var ? derseniz,

Öyle bir deneme düşünün ki; kullanılan materyal yüz yirmi dört tonu aşkın greyfurt ve yine yüz yirmi üç tonu aşkın limon olsun ve bunu nasıl başardıysanız bir özel sektör deposunda yapıyorsunuz. Sonuçlandırıyorsunuz. Yüzde yüze yakın etkili buluyorsunuz. Raporluyorsunuz. Raporu okuyan Japonlar bu etkiyi görüyor, anlıyor, inanıyor ve fakat küçük bir itirazları var: “Meyve içi sıcaklığını bakır iletkenli sensörlerle ölçmüşsünüz; halbuki Platin olmalı. Bu nedenle denemeyi bir yıl daha tekrarlayın”. Eyvah ki ne eyvah ! Hem elinizde, ülkenizde o aşamada istenen Platin iletkenler yok hem de kamu-özel sektör ilişkisinde bu çapta bir denemeyi yineleme olanağınız (gücünüz) yok ve “kırılma noktası“.

Her neyse ! Heyecanla bekliyorum ve hepinizden öykülerinizle zenginleşmiş mesleki bilgi ve deneyimlerinizi blogumuzda yayınlamak için, yayınlanmasına yardımcı olmak için hazırım.

Lütfen sorunuz olursa çekinmeden sorunuz (0530 373 2761). Yolunuz açık ve aydınlık olsun; sağlık ve esenlik dileklerimle.

Doç.Dr.Mustafa Copcu

Dernek Başkanı

(*): Yazımın başlığı neden “Pre.SIT” daha sonra açıklayacağım; ya da beklediğim yazı yayınlanınca anlayacaksınız.